Ömer Petro Ruh
MUTLULUK BİLİNCİ
yoga rehberi

BİRİNCİ KISIM
Arjun’un Krizi
Yoganın sırları çok değerli hazineler. Onlara sahip insan ancak kendilerini ciddi bir kriz içinde bulanlarına onları ifşa eder. Bu nedenle, beni bu kitabı yazmaya iten, modern insanlığın içinde bulunduğu kriz. Ama yoganın bu teorik ve pratik ilkeleri, ilk olarak birkaç bin yıl önce kendisini kişisel bir kriz içinde bulan Arjun adlı büyük bir generale açıklanmış. Birçok insanın kaderinin onun durumuna, kararlarına ve eylemlerine bağlı olduğundan dolayı, krizini aşabilmesi için, hayatın ondan istediklerini kendi iyiliğine ve toplumun iyiliğine yapabilmesi için ona yoganın sırlarını açıklamak gerekli hale gelmiş. Peki Arjun'a ne olmuş?
Tüm bir hikaye, başına gelmiş ki. Bu hikaye dünyanın en büyük edebi eserlerinden biri. Bu eserin adı "Mahabarata". Yüz binden fazla şiirden oluşur ve yaklaşık iki milyon kelime içerir. Bu yüzden Arjun'un bütün hikayesini anlatmayacağım, sadece kendisini kriz içinde bulduğu durumu anlamakla doğrudan ilgili olan noktaya değineceğim.
Arjun, büyük Aryan hükümdarlarından birinin oğlu olan bir şehzadeymiş. Nerede ve ne zaman? Bu sorunun cevabının tarihçilerin hararetle tartıştığı farklı alternatifleri var. Yani kimse gerçekten bilmiyor. Bu yüzden sevdiğimiz hipotezi seçmek için yeterli özgürlüğümüz var. Diyelim bu, tarihsel teorilerden birinin dediği gibi, 5000 yıl önce Güney Karadeniz bölgesinde olmuş.
Arjun ve kardeşleri henüz çocukken Arjun'un babası ölmüş. Arjun'un bir amcası, Arjun'un bir ağabeyi reşit olana kadar devleti yönetecek naip olarak atanmış. Ama amcası tahtı yeğenine vermek istememiş. Çünkü onun da oğulları yani Arjun'un kuzenleri varmış ve bunların en büyüğü tacı hayal etmiş. Böylece şehzadelerin hayatı onlara yönelik bir dizi saldırı ve entrikaya dönüşmüş. Katillerden kaçmak, yıllarca sürgünde kalmak, uzun süre ormanda ve yurt dışında saklanmak zorunda kalmışlar. Ama bencil hırslar beslemedikleri için saltanat üzerinde hak iddia etmemişler. Kuzenlerinin entrikalarından onlara musallat olan felaketleri de kader testi olarak kabul etmişler. Tahtın meşru varisleri olarak zafer için yeterli bir ordu toplayıp iktidar gaspedenleri zorla iktidardan kaldırabilmelerine rağmen isyan etmemişler. Şehzadeler, taç için insan kanı dökmek istememiş ve tüm sıkıntılarına sabırla katlanmışlar.
Fakat bir gün, duruma karşı tutumlarını tamamen değiştiren ve onları bir ordu toplayıp kuzenlerine karşı çıkmaya teşvik eden bir şey olmuş. Bu neymiş acaba? Arjun ve kardeşleri, iktidar gaspeden akrabaları tarafından kendilerine karşı işlenen tüm suçları silahlı çatışma için yeterli sebep görmemişler. Çünkü bunu kişisel görmüşler. Kişisel de olarak yapılanlar affedilebilirmiş. Bu yüzden şehzadelerin kuzenlerini iktidardan uzaklaştırma kararının nedeni, ancak iktidar gaspedenlerin bir gün meydana gelen diğer vatandaşların hak ve özgürlüklerini ihlali olabilirmiş. Bir gün bu olmuş. Bir kadına karşı cinsel şiddete teşebbüs etmişler. Teşebbüs başarısız oldu çünkü Tanrı'nın Kendisi kadını korumuş. Ama hükümdarın böyle bir suç işleme teşebbüsü, kesinlikle onun iktidardan uzaklaştırılmasını ve cezalandırılmasını gerektirmiş.
Kadın, hayatı temsil eder. Hayatı küçümsemek ve sömürmek, hayata zarar vermek, varoluş yasalarının ihlalidir. Doğal insan görevi, hayatı korumak, hayata özenle bakmak. Üstelik doğal erkek rolü, kadınları korumak ve kadınlara özenle bakmak. Bu doğal işlevin gerçekleşmesi erkeği aydınlanmaya götürüp onu güçlü, özgür, kendine yeten, bilge ve mutlu yapar. Öylece, doğrudan yoga ilkeleriyle ilgili olan Bagavad-gita ayetlerine değinmeden önce bile, bunlardan şu birinden bahsetmemize fırsat çıktı: hayata karşı doğal görevini yerine getirmesi, insanı bencilliğin pençesinden kurtarır ve aydınlanma yönünde ilerletir. Diğer canlılara şiddet, diğer canlılara zarar verme, diğer canlıları sömürme, bunları yapan kişinin bilincinin saflığını kaybetmesine neden olan, kendini gerçeklikten koparan, hayattan koparan, hayat desteğini yok eden ve mutluluk kaynaklarına erişimini engelleyen eylemler. Bu, genel yoga ilkesi. Ve bu genel ilkenin ışığında, erkek kadına ve onun mutluluğuna özenle bakmak yerine onu şehvetli zevki için kullanırsa kendi bireyselliğini mahvedip çöker diyen bir ilke özellikle önemli. Bu ilkenin erkeklere öğretilmediği topluma da aynı olur. Böyle toplum, kendisini destekleyen ve birleştiren temel olan merhamet ve sevgiyi kaybeder, böyle toplumda sömürü, şiddet, aldatma, bireycilik başarılarla gelişir ve sonunda böyle toplum, üyelerinin yaşamları için cehennem gibi koşullar yaratan mutsuz toplum haline gelir.
Böylece hükümdar, konumunu bencil amaçları için kullanırsa ve üstelik özen bakması gereken vatandaşlara zarar verirse, itibar kaybeder ve istifa etmek zorunda kalır, çünkü iktidarı halk için bir tehlike. O zaman da gerekirse doğal olarak halkın savunucusu olan erkekler halkın iyiliği için, halkın çıkarlarının ve refahının korunması için bunu yöneten yasalara ve yasal düzenlemelere uygun olarak güç kullanmakla yükümlüler. Anlattığımız olayların olduğu Aryan devletinin yasalarına göre şehzadelerin inisiyatifiyle, gaspçıları iktidardan uzaklaştırmak ve hükümdarın meşru yetkilerini Arjun'un ağabeyine devretmeye, gaspçıları destekleyen orduya karşı kalkmak için birlikler toplanmış. Arjun'un kendisi ise bu birliklerin başkomutanlığına atanmış. İki ordu savaş alanında karşı karşıya gelmiş. Tam o anda da Bagavad-gita başlamış.
Bagavad-gita'nın ilk bölümü bize savaş alanının manzarasını sunar ve her iki ordunun büyük askerlerini ve komutanlarını isimlendirir. Trompet sesleri savaşın başladığını haber vermiş. Savaş arabasında duran Arjun, yayını kaldırmış ve ok atmak üzereymiş. Fakat düşman ordusunun muharebe kollarında sıralananlara bakınca aniden sürücüsüne “Yanılmaz dostum, arabamı ileri götür ve iki ordunun arasına koy ki buraya bizimle savaşmaya gelenleri ve bu büyük çatışta kimlerle savaşacağımı görebileyim. Zalimin yanına katılanlara bir bakayım” demiş.
Sürücü Arjun'un arabasını öne çıkarıp iki ordunun arasına yerleştirmiş. Her iki ordunun komutanlarının gözleri önünde "Koca annenin oğlu, burada toplanan bütün akrabalarına bak" demiş.
Ve Arjun krize düşmüş. Hem de bu krizin kasten kışkırtıldığı ortada. Bir dakika önce hiçbir kriz olmamış, Arjun savaşmaya can atıp haklı gazabının durumunda oldukça emin hissetmiş. Ama hayır! Tanrı nedense "Koca annenin oğlu, burada toplanan bütün akrabalarına bak" diyerek onun için bir kriz yaratmaya karar vermiş. Ve Arjun'un bütün haklı gazabı anında yok olmuş. Çünkü "koca annenin oğlu" sözü, kalbinde annenin imajını, merhamet, uyum ve sevginin imajını açmış. "Burada toplanan bütün akrabalarına bak" sözü de ona yakın insanlarla, akrabalarıyla, ailesiyle savaşmak zorunda olduğunu hatırlatmış. Bu, Arjun'u önce hiç yaşamadığı bir krize sokmuş.
Bu, tüm krizlerimizin Tanrı'nın bize özel bir lütfu olduğu anlamına gelir. Kriz bizi yeni gerçeklik boyutuna, yeni aydınlanma düzeyine geçmeye zorlar, çünkü daha önce ustalaştığımız gerçeklik boyutları ve bulunduğumuz aydınlanma düzeyi artık bizim için yeterli değil. Tanrı bizi güçlü atılıma, bilinç devrimine iter. Krizlerimizi kasten yaratır.
Bir yandan insan yaşamı özgürlük, bilgelik ve sevgi okulundan başka bir şey değil. İçindeki her olayın amacı da bize dersler vermek. Öylece bu savaşın amacı, Arjun'un aydınlanmasını sağlamak, oradaki olup bitenleri izleyen ve Arjun'un varoluşun temel sırları konusundaki farkındalığına tanık olan bütün askerlerin aydınlanmasını sağlamak, tüm insan nesillerine Bagavad-gita'nın ölümsüz bilgeliğini bırakmak denilebilir. Öte yandan hayatın bize yüklediği sorumlulukla başa çıkabilmek için her zaman aydınlanma basamaklarını tırmanmamız gerekir. Aksi takdirde basitçe mağlup oluruz. Tam bu yüzden Tanrı, Arjun'un kazanması gereken savaştan önce bu krizi onun için yaratmış. Çünkü onu hala bencilliğinin pençesinde tutan yalnız haklı gazapla o savaşı kazanamazdı. Bencillik seviyesi zaferi hep sağlayan seviye değil, bu seviye bağıl. Yani bu seviyede daha büyük ordusu, daha iyi silahları ve daha avantajlı bir konumu olan kazanır. Bütün bu bileşenler açısından Arjun'un ordusu birkaç kat daha zayıfmış. Arjun hayatın önüne koyduğu görevle başa çıkabilmek için kendini bencillikten kurtarmalı ve sevgi seviyesine geçmeliydi. Bu seviye mutlak ve zaferi hep sağlar. Öylece Tanrı, Arjun'un yoga halinde savaşmaya başlaması için her şey ayarlamış.
O an ise Arjun duygulanıp akrabalarına duyduğu merhametle dolmuş. Ve panik atak geçirmiş. Bacakları topallamış, ağzı kurumuş, vücudu titremiş, saçı tüyü diken olmuş, yayı elinden düşmüş, derisi de alev gibi yanmış. Hafızası çalışmayı reddetmiş, aklı karışmış ve aklına geleni şöyle söylemeye başlamış: “Bu savaşta akrabalarımı öldürmemden ne fayda elde edeceğimi anlamıyorum. Bu fiyata elde edilecek ne zafere, ne saltanat, ne de mutluluğa ihtiyacım yok, Krışna'm. Aksi halde beni öldürecek olsalar bile ölmelerini nasıl isteyebilirim? Bu savaş, soyumuzu yok edecek. Öyleyse neden bu kötülüğe girelim? Silahlarımı bıraksam ve direnmesem daha iyi olacak ve kuzenlerim beni burada bu alanda öldürsünler.”
Arjun'un o andaki bilinç seviyesi, başkasının talihsizliği pahasına mutluluğu elde etmenin imkansız olduğunun farkında olan bir kişinin seviyesi. Bu gayet iyi bir seviye. Bu seviyedeki insan şiddetten kaçınır, kimseye zarar vermemek için elinden geleni yapar, kötülüğe iyilikle karşılık verir ve bir yanağından vurulduysa diğer yanağını koyar. Hepimiz hayatımızda böyle insanlarla tanışmışızdır. Bunlar az, ama öyleler. Ve elbette bu insanlar harika, iyi insanlar. Kendilerinden zarar görülmez. Ama sorumlu oldukları kişileri korumak için kötülüğü durdurmalarına ihtiyaç olunca yararsızlar. Yani gerekirse böyle sorumlulukla baş edemezler. Felsefeleri "Tanrı, öldürme dedi. Bu yüzden kimseyi öldüremeyiz" diyen bir felsefe. Fakat Bagavad-gita, katilleri durdurması gerektiği durumda katilleri durdurmayan kişi kendisi katil zannedilir diye öğretir çünkü elinde silahla savunmadığı kişilerin öldürülmesi vicdanına yük, aydınlanmasına ve mutluluğuna engel. Genellikle bu, cehenneme gitmekten korkan ve cennete talip olan belli dindarların seviyesi. Ama korunması hayata, vicdanlarına ve Tanrı'ya karşı doğal görevleri olan ülkesinde cehennemin yaratılmasına izin vererek kendilerini cehennemde bulurlar. Çünkü cehennemin ve cennetin yaratıcısı biziz. Cehenneme ve cennete gidilmez. Cehennem ve cennet yalnızca yaratılabilir.
Arjun'un bu aşamada bu tür dindar insanlara ait olduğu ortada çünkü savaşmayı reddetmesini cinayetin büyük bir günah olduğu iddiasıyla haklı çıkarır. Cehenneme nasıl gitmeyip cennete gitmeyi düşünür. Aklında akrabalarının öldürüleceği fikri dolaşır. Ama tahtın varisinin kardeşi olarak sorumluluğunun insanları iktidar gaspeden zalimden korumak olduğunu anlamazdır. Bu, hayatın onun toplumdaki doğal sorumluluklarına uygun olarak önüne koyduğu görev. Diğer insanlara, yakınlarımıza, çevremize, halkımıza, insanlığa, bütün canlılara, gezegenimize, Tanrı'ya karşı sorumluluklarımız, onları yerine getirirsek bizi kendi üst doğamız olan sevgi doğasına bağlayan şey. Ama onları görmezden gelirsek, onlardan kaçınırsak ya da sadece varlıklarını bilmezsek, bu bizi sevgiden, hayattan ve Tanrı'dan ayırır.
Akrabalarımıza ve arkadaşlarımıza destek olmalı, yardım etmeli, saygı duymalı, onların kusurlarına bakmamalı, onları affetmeliyiz. Ama bir akrabamız veya arkadaşımız suç işlediyse onu korumaya hakkımız yok. Eğer de toplum bize yüksek sorumluluklar veriyorsa, örneğin hakimsek akrabalarımızı veya arkadaşlarımızı yargılamak zorunda kalabiliriz. Ve herkes, halkını savunan birinin, oğlu veya kardeşi anavatanına karşı saldırıya katıldığında savaşta oğlunu veya kardeşini öldürmek zorunda kaldığı hikayeleri bilir. Bu her zaman insan için zor bir seçim. Bilincimiz de ne kadar aydınlanırsa, kalbimizde ne kadar az bencillik ve ne kadar çok sevgi olursa, hayatın önümüze koyduğu görevleri o kadar doğru bir şekilde yerine getirebiliriz, hepimiz için aydınlanma hocası olan hayatın daha sonraki dersleri o kadar başarılı bir şekilde öğreniriz.
Arjun düşüncelerinin ve duygularının gidişatını açıklayınca yayını ve oklarını bıraktı ve yeis içinde arabaya oturmuş. Yani Arjun şu an çok ciddi bir krizdeymiş. Halkı tehlikeli tirandan kurtaracak ordunun başkomutanı olan Arjun doğal görevi olan savaşa katılmayı reddetmiş. O zaman da Tanrı ona yoganın sırlarını açıklamaya başlamış.
Yoga Sunumu
Arjun'un gözlerindeki yeis yaşlarını gören sürücü, çözülemez sorunları bile çözülen ve hatta ulaşılamaz hedeflere ulaşılan sanat olan yogayı ona öğretmeye hazırlığını ifade etmiş. O zaman da Arjun "Öğrencin olmama izin ver. Bana öğret. Çünkü ne yapacağımı bilmiyorum. Savaşmayacağım" demiş.
Öğretmek ne yapacağını söylemek değil. Öğretmek insanın ne yapacağını anlamaya başladığı bir bilinç düzeyine yükselmesine yardım etmek demek. Savaşa katılmamak kararını hocasına bildiren Arjun'un istediği şey bu.
İki ordunun arasında duran Krışna gülümsemiş. Gülümsemeye de devam ederek mahzun Arjun'a öğretmeye başladı.
“Ben, sen ve bütün bu savaşçıların var olmadığı bir zaman hiç olmamıştır. Ve yok olduğumuz bir zaman asla olmayacaktır” demiş.
Öğrencinin farkında olmadığı gerçekliğin tasviri, hocanın gerçekliğin nasıl olduğuna dair sözüne öğrenci inansın diye değil öğrencinin sonraki aydınlanma adımında kendi gözleriyle ne görebileceğini bildirmek için yapılır. Bu, öğrenciye ilham verir, ve öğrenci hocanın bahsettiği gerçekleri gerçekten görmeye başlayınca uygulamasının doğru olduğundan ve gerçekten beklenen sonuçları verdiğinden emin olur. Öğrencinin yönlendirildiği pratik sonuçların elde edilmesi yöntemin etkinliğini gösterip yoga uygulamasına devam etmek için teşvik sağlar. Aydınlanmamış insan, varlığının mevcut bedeninde doğduğunda başladığı ve mevcut bedeninin işleyişinin durmasıyla sona ereceği yanılsaması altında. Bencilliğin etkisi altındaki insanın algısı, ebediyeti ve ebediyette kendisini görmesine engel. Hali bencillik olan insan kendini hayatın bir parçası olarak algılamasından ayrılmış, pratik olarak hayatla etkileşime girmez. Bu hal insanın hem kabiliyetlerinde hem de hayat gerçeklerini algılamasında çok çok sınırlı olduğu yanılsama hali, hasta bilinç hali. Bu yüzden Hoca, Arjun'a, yoga uygulaması sayende görecek olması gereken gerçeklik hakkında bilgi vermeye başlar.
“Bireysel canlı varlık ruhtur. Sırası gelen bedende enkarne olup çocuk bedenini genç bedenine ve ardından ihtiyar bedenine gittikçe değiştirir. Aynı şekilde de mevcut bedenin işleyişi durunca canlı varlık başka bir bedene geçer. Aydınlanmış insan bütün bunları kendi gözleriyle görür. Ebedi mutluluğun bütünlüğünde yerleşik olmayanlar için tek neşe ve keder nesnesi olan geçici durumların nasıl değiştiğini de görür. Yani öğreneceğin ilk şey her koşulda mutlu olmaktır. O zaman bencillik prangalarından kolayca kurtulabilir ve mutlak özgürlüğe kavuşabilirsin. Aydınlanmış insanlar, bencillik doğası olan alt doğanın nasıl işlediğini ve sevgi doğası olan üst doğanın nasıl işlediğini görür. Onlar için, bencilliğin etkisi altındaki insanın yanılsama halinde olduğu ortadadır. Yani onlar için, böyle insanın içinde yaşadığı, geçici sevinçlerin ve üzüntülerin bencilliğin sınırladığı gerçekliğinin, sonsuz mutluluğun sonsuz gerçekliği olan gerçek gerçekliğe karşılık gelmediği ortadadır” demiş.
Yogi hayatta karşılaştığı her şeye karşı duyarlı olmalı. Olursa gerçekliğe karşı duyarlı olmayı öğrenir ve her olay onu üst manevi doğasına, hayata, ebediyete ve Tanrı'ya bağlar.
“Yoga sana kendini yani farklı geçici bedenlerin birinden diğerine art arda taşınan ebedi ruh olan kendi özünü doğrudan algını verecektir. Beden yok edilebilir. Ama kimse ölümsüz ruhu yok edemez” demiş.
İnsan, kendisini ebedi ruh olarak doğrudan algılamıyorsa gerçek ihtiyaçlarının farkında değil ve bu ihtiyaçlar karşılanmadan kalır. Böyle insan kendisini mevcut beden özdeşleştirir ve yalnızca mevcut bedeni sağlamaya tamamen yatırım yapar, bu yüzden de mutsuz kalır. Örneğin bir arabamız var. Araba gerekli bir şey ve elbette onunla ilgilenmek gerekir. Ama paralarınızı sevdiğiniz kendinize ve sonsuz sevgi bağlarıyla bağlı olduğunuz insanlara harcamak yerine hepsini sadece bu arabaya yatırırsanız, ciddi bir hata yapar ve mutsuz kalırsınız. Ve olur ki yeni güzel bir araba satın alıp kırık dökük arabanızın enkazını unutmanızın zamanı gelmişken gene de bütün paranızı onun ömrünü mümkün olduğunca uzatmaya yatırmaya devam ediyorsunuz. Beden, arabanız. Güzel bir şeydir, ama kendiniz beden değilsiniz. Kendiniz ruhsunuz.
“Yoga, insana sonsuzluğunu, dokunulmazlığını ve ölümsüzlüğünü doğrudan algı verir. Yoga pratiği sayesinde kendini hep var olan, varlığının benim varlığım kadar ilk olan doğmaz, ölmez, ebedi ruh olarak hissedecek, görecek ve bileceksin. İnsan eski kıyafetlerini çıkarıp yenilerini giydiği gibi ruh da eski ve işe yaramaz bedenler bırakıp yenileri giyer. Ruha herhangi bir silahla zarar verilemez. Ruh yalnızca manevi gözlerle görülebilir. Bedende doğan kesinlikle onu terk edip sonra başka bir bedende yeniden doğacaktır. Ruhu görenler onu gerçek bir mucize olarak bilirler. Ruhu görmeyip başkalarından duyanlar onu bir mucize olarak zannederler. Ruhu anlatma duymuş, ne olduğunu anlayamayanlar da var. Yogi, ruhunu görmek ve anlamak için yalnızca bencilsiz faaliyetlerde bulunur. Bencilsiz faaliyetler sayesinde bencillikten kurtulacaksın” demiş.
Bencil faaliyetler insanın bencillik tarafından motive edildiği faaliyetler. Bencilsiz faaliyetler insanın sevgi tarafından motive edildiği faaliyetler. Bu yüzden yoga pratiğinin ana unsurlarından biri bencil faaliyetlerden vazgeçip yalnızca bencilsiz faaliyetler yapmak. Öğrenci bunu öğrenince genellikle bunun zor bir uygulama olduğunu ve böyle yaşayamayacağını düşünür. Ona, bencilsiz faaliyetler yaparak kendini ve ailesini beslemesi imkansız gibi, arzularını ve planlarını uygulamak için gereken parayı elde etmesi imkansız gibi gelir. Ama bu böyle değil. Aslında bencilsiz faaliyetler, insana sadece ihtiyacı olan her şeyi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bu faaliyetlerle uğraşana ve bu faaliyetlerin hedeflendiği insanlara mutluluk getiren tek faaliyet türü.
Profesyonel faaliyet seçen insan "İnsanlar için en iyi yapabileceğim işi, insanlara en fazla faydayı sağlayabileceğim işi yapmak istiyorum" diye düşünürse, bu, yoginin profesyonel faaliyetlere tek doğru yaklaşımı. Bu tür mesleki faaliyetler bencil değil çünkü amacı kendi kazanсı değil, bu faaliyetlerin yapıldığı insanların esenliği ve mutluluğu. Belki bu faaliyetler çok para kazanamayabilir ama tabii ki ödenir ve yapana büyük zevk verir. Ve bireyselliğinin ilahi unsuru olan yeteneği bu faaliyetler sürecinde gittikçe daha ve daha fazla gelişir. Üstelik böyle faaliyetler yogiyi bencillikten kurtarır ve kalbindeki sevgiyi ortaya çıkarır. Ve onu aydınlanmaya getirir. Çünkü bu gibi faaliyetler insanı hayat bütünlüğüne entegre eder. Ve bu tür faaliyetlerin yapılan ürün ya da hizmet gibi pratik sonucu tüketici için en yüksek kalitede ve en faydalı olur. Profesyonel faaliyetlere yoganın sunduğu bu yaklaşımın bu kadar çok avantajı var.
Profesyonel faaliyetler seçen insan "En çok çıkar sağlayan işi yapmak istiyorum" derse bu büyük hatası. Özünde bu bir aldatmaca. Çünkü istidadın olmayan, yaratılmadığınız, as olmayacağınız faaliyetlerde bulunmak değersizler yapmak demek. Böyle çalışmaların sonucu bencilsiz faaliyetlerin sonucu kadar insanlar için kaliteli ve faydalı olmaz. Ve bu tür çalışmaların sonucu zararlı şeyler sık olur. Modern toplum yogiler toplumu olmadığı için hepimiz bu gibi bencil faaliyetlerin sonuçlarını hissediyoruz. Ama bencil faaliyetlerin asıl sorunu bencillik geliştirip insanı sevgiden mahrum edip hayatın bütünlüğünden ayırması. Bencil faaliyetlerin sonraki aşaması suç faaliyetleri. Aslında herhangi bencil faaliyetler suç faaliyetler olurdu ve böyle olmasına tek engel ceza kanunu. Çünkü bencilliğin doğası bu. Bencillik bütün kötülüklerin babası.
Bencillik nedir anlamayan insanlar var. Bencillik kendini sevmektir düşünürler. Bu anlayış yanlış. Kendini sevmeye sahip olmak normal, sağlıklı olgu. Kendini sevmek eksikliği sağlıklı normdan bir ihlal ve sapma. Bencillik çok başka bir şey. Bencillik, insanı hayattan, sevgiden, Tanrı'dan o kadar uzaklaştıran, kendine hastalıklı bağımlılık ki küçücük iç dünyasında kendisi Tanrı, en yüksek değer, ilgi odağı. Bencil insan, hayatı, dünyayı, başkalarını başkalarının iyiliğini ve mutluluğunu amaçlamayan kendi çıkarını, kendi bencil zevkini, kendi bencil hedeflerini ve arzularını tatmin etmek kaynağı olarak algılar. Bencillik insana mutlu olmak fırsatı yok eder. Böyle insan bazen hastalıklı bencil mutluluğunu bir kapmayı başarır, ama bu, sevgiden ve başkalarını mutlu etmek çabalarından kaynaklanan sürekli gerçek mutluluk doluluğu değil.
Bencilsiz faaliyetler aynı zamanda sağlıklı, istikrarlı, mutlu toplumun anahtarı. Toplum yoga için doğal ortam. Yoga pratiği de, amaçlarından biri toplumu sağlıklı, istikrarlı, mutlu denge durumuna getirmek olan doğal süreç. Yoga toplumun bütün sorunlarını çözer, çünkü hepsinin kaynağı bencillik. O zaman toplum neden yogayı benimsemez? Çünkü insanlar yoga hakkında hiçbir şey bilmiyor. İnsanlar bencilliğin doğası ve sevginin doğası hakkında, Bagavad-gita'ya göre her insanın hayatına kolayca ve hoş bir şekilde yerleştirilebilen yavaş yavaş sistematik doğal aydınlanma süreci hakkında hiçbir şey bilmiyor. Aydınlanma kelimesi insanlar tarafından ya mistik ve bulanık bir şey olarak algılanıyor ya da bu fikirle bağlantılı birçok dolandırıcıyla ilişkilendirilerek genel olarak onları korkutuyor. Bagavad-gita'nın propagandasını yapan, modern dünyadaki insanlar genelde onu çarpıtılmış şekilde yorumluyor, uygulamaları da çarpıtılmış. Yani insanın bir aydınlanma seviyesinden diğerine adım adım geçirilmesini garanti eden gerçek yoga bugün tamamen kaybolmuş. Doğru şekilde uygulayan ve istenen tüm sonuçlara sahip olan az insan tanıyorum. Ama bu insanların benim kendi deneyimlerimle aynı olan deneyimleri doğru yoga uygulamasının Bagavad-gita'da tanımlandığı gibi gerçekten başardığını, inanılmaz derecede güçlü ve etkili başardığını doğruluyor. En önemlisi de doğru uygulamanın yanlış olandan çok daha kolay olması.
Uygulamanızın doğru olup olmadığını belirlemek çok basit. Öğretmenden onay bile gerektirmez. Başka bir bilime çalıştığınızda, öğretmeninizin değerlendirmesine ihtiyacınız var, başarınız onun tarafından belirlenir. Ama yogada başarı kriteri sadece sizin kendi değerlendirmeniz. Doğru uygulama, her gün daha fazla özgürlüğünüzü, daha fazla bağımsızlığınız, daha fazla kendi kendine yeterliliğiniz, kendine daha fazla güveniniz, kendini daha iyi kontrolünüzü hissettiğiniz (yani gittikçe korku, açgözlülük, şehvet, haset, öfke vb gibi istenmeyen faktörler tarafından daha az kontrol edilirsiniz, uygulamanın ileri aşamasında bunların sizi artık hiç etkilemediğini ve mükemmel aşamada bunların artık zihninde olmadığını fark edersiniz), her gün daha önce görmediklerinin daha fazlasını gördüğünüz (ruh gözleri yavaş yavaş içinizde açılır), gitgide bencil bağımlılıklardan kurtulduğunuz, sevginin bunun yerine kalbinizde doğduğu uygulama. En önemlisi de mutluluğunuzun her geçen gün artması. Yogadaki başarınız, aydınlanma seviyeniz sizin için her zaman ortada. Bu, yemek yiyen insanın karnının tokluğunun seviyesini hissedip değerlendirdiğine benzer. Bir kimseye bunu sorması lazım değil. Ama çevre de şu dolaylı belirtilere göre yoginin sürekli gelişimini fark eder: daha akıllı, daha nazik, daha duyarlı, daha kararlı, daha başarılı, daha uyumlu ilişkiler kurabilen, daha dürüst, daha asil, daha basit, daha hoş ve daha neşeli hale gelir.
“Bu yola giren, hiçbir şey kaybetmez. Hiçbir çabası boşuna değildir. Bu yolda küçük bir ilerleme bile insanı birçok sorundan kurtarır” demiş.
Yoga uygulamayanın bazı çabaları boşa gidebilir çünkü bir şeyi yolunda gitmeyebilir. Örneğin bu gibi bir insan ev inşa ederken bir doğal afet aniden inşa ettiklerini yok eder. Yoga uygulamayıp sadece ev inşa ettiyse bu inşaata harcadığı bütün çabalar boşunaymış. Ama insanın her faaliyeti aydınlanma yönünde her gün ilerlemenin bir aracı olarak kullanan yoga pratiği bu hali tamamen değiştirir. Yani yogi herhangi bir sebeple bir işi başaramadıysa yine de bu iş sayesinde aydınlanmasında birkaç adım attı, insan faaliyetlerinin aslında amaçlandığı ana şeyi kazandı. Çünkü öğrenci hayatı, meslek hayatı, aile hayatı, sosyal hayatı olmak üzere hayatın asıl işlevi yoga okulu olması. Bu yüzden her başkasının kaybı olurken bile yoginin hiçbir kaybı olmaz.
“Bu yolu izleyenler kararlı ve maksatlıdır. Hiçbir şey onlara yolu şaşırtmaz. Akılları bütünseldir. Oysa yoga uygulamayanların zihinleri genellikle dallanmış, dağınık ve kararsızdır” demiş.
Kararlılığı ve tutarlılığının kaynağı uygulamasının sürekli, kalıcı başarı, yani hayatına her gün daha fazla mutluluğun gelmesi. Bu ona her şeyi doğru yaptığına dair güvence verir ve uygulamasına istikrarlı ve tutarlı şekilde devam etmesine onu teşvik eder. Yoga uygulamayanlar da işlerinde başarılı olabilir, ama yogadaki başarıdan başka hiçbir başarı sarsılmaz, geçici durumlara bağımsız sonsuz mutluluk halini artıramaz. Ama her ruh sezgisel olarak böyle bir mutluluğa ihtiyaç duyar. Ve her ruh onun yokluğundan rahatsızlık duyar. Bu yüzden işlerinde başarılı olan insan, bütün bunların kalbinin ebediyen özlediği şey olmadığını fark eder. Ve başka bir şey yapmaya çalışır. Ve bu, insan ebedi ihtiyacı olan aydınlanma ihtiyacını nihai tatmin edecek sonuçları vermeye başlayacak olan yoga pratiğine başlayana kadar çok hayatı boyunca böylece devam eder.
“Senin gerçek benliğini anlayarak yoga pratiği yoluyla zihninden bu ikiliği kaldır. Mülkünde geçici olan herhangi bir şeyi sahiplenmek veya elinde tutmak için sürekli arzu duyma kaygısından kendini kurtar. Küçük bir kuyunun karşılayabileceği bütün su ihtiyacı büyük bir su kütlesi tarafından hemen karşılanabilir. Aynen, aydınlanmaya ulaşan biri diğer insanların başka yollarla elde ettiği tüm faydaları otomatik olarak alır. Hayatın sana koyduğu bütün görevleri, bencil çıkar aramadan gerçekleştir. Başarın için asla kredi alma, kredi her zaman yoga yoluyla iletişimde kaldığınız hayata aittir. Ve hayata karşı doğal sorumluluğunun gerektirdiği faaliyetlerden asla kaçınma” demiş.
İnsan toplumu, başta yoga pratiği için ideal bir ortam olmak dahil olmak üzere birçok hedefle yaratıldı. Nasıl öğrenciler okul dışında okul müfredatına hakim olamazsa, aynen yoga da toplum dışında uygulanamaz. Toplum, yoga okuludur, çünkü insanın toplumdaki doğal durumu, uygulanması aydınlanmaya götüren görevleri insana koyar. Yogi bu görevlerin hiçbirini göz ardı etmemeli. Ailenin üyesi olarak, işyerinin üyesi olarak, kendi ülkesinin vatandaşı olarak, küreselleşmiş dünya topluluğunun üyesi olarak yoginin doğal sorumluluğu, uygulamasının zorunlu ve ayrılmaz parçası olan görevleri yogiye koyar. Aksi takdirde yoga işleyemez. Aksi takdirde aydınlanma sürecinin mekanizması işleyemez. Yoginin aydınlanmaya ilerlemesi hep iki ayakla gerçekleşir. Birinci ayak, yoginin zihnindeki, onu doğrudan hayat kaynağına bağlayan içsel süreç. İkinci ayak da, toplumdaki, bu bağlantıyı sabitleyen, pekiştiren, güçlendiren ve detaylandıran, bu bağlantıya aydınlanmış kişiliğinin belirli niteliklerinin belirli biçimlerini veren günlük dışsal faaliyetleri.
“Başarısızlık ve yenilgi korkusu ve bağım olmadan hayata karşı sorumluluklarını yerine getir. Bu beceri, yoga kelimesinin anlamlarından biridir. Bütün bencil faaliyetlerden vazgeç ve kendini hayata hizmet etmeye ada. Yalnızca cimri insanlar zamanlarını, enerjilerini ve zekalarını kendi bencil çıkarları için hayatı sömürmeye çalışarak harcarlar. Hayata hizmet eden, anında karmadan kurtulur. Bu yüzden kendini tüm faaliyetlerin mükemmelliği olan yogaya ada. Yoga pratiği, insanı hayatın bütünlüğünden ayıran ve onu bencillik dünyasında istenmeyen bedenlerde, koşullarda ve durumlarda doğmaya zorlayan bencillik zincirlerini kırar. Böylece orijinal üst doğasını tamamen canlandırır ve böyle aydınlanmış halinde sevgi dünyasına geri döner” demiş.
Ruhun üst doğası, sevgi doğası, onun orijinal, sağlıklı doğası. Sevgi dünyası de onun orijinal evi. Bencillik hastalık. Bencillik dünyası da hastane. Bu yüzden hayat bu dünyada insana koyan temel doğal görev hastanenin en iyi koğuşunda en iyi pozisyonu almak değil tedavi olup iyileşmek. Yoga da tam bu tedavi ve iyileşme süreci. Hastanın iyileştikten sonra hastaneden taburcu olup eve döndüğü gibi tam aynen bencilliğini tamamen kaybetmiş ve üst doğasını, sevgisini tamamen canlandıran aydınlanmış insan orijinal evi olan sevgi dünyasına döner. Bu da, mevcut bedeni terk ettikten sonra değil aydınlanmaya ulaşır ulaşmaz gerçekleşir. Hala mevcut bedeninde yani bencillik dünyasındaki son bedenide kalmaya devam ederse de, artık sevgi dünyasından ayrı değildir ve bencillik dünyasında bulunmasıyla birlikte aynı zamanda artık sevgi dünyasında dolu bir yaşam sürür, bu artık onun doğrudan deneyimi. Ve böyle aydınlanmış insan bencillik dünyasındaki son bedenini terk edince sevginin, mutluluğunun ve sonsuza dek hayata, ebedi üst doğasının ihtiyacını mükemmelce karşılayan hizmet etme arzusunun somutlaşmışı olan bedende sevgi dünyasında kalır. Bazı aydınlanmış yoga hocaları öğrencilerine ilham vermek için sevgi dünyasını anlattılar. Güzelliğini, şaşırtıcı, ilginç, sevgi dünyasına özgü farklı sevgi ve mutluluk tatlarıyla dolu ilişkileri anlattılar, oradaki her adımın bir dans olduğunu ve oradaki her kelimenin bir şarkı olduğunu dediler. Ama Bagavad-gita bu tür betimlemeler sağlamaz. Ben ise sevgi dünyası deneyimimi o kadar fazla kişisel buluyorum ki kendi betimlemelerimi paylaşmayacağım. Hem de hiçbir betimleme sevgi dünyasını yeterince gösteremez. Ama yogayı Bagavad-gita'da anlatıldığı gibi doğru şekilde uygulayan herkes bu sonucu bir aşamada alır ve doğrudan deneyimle gerçekliğine ikna olur.
“Aklın, yanılsama çalılığından çıkınca gerçeklik anlayışında hem okudukları ve duyduklarına, hem de okuyacakları ve duyacaklarına kayıtsız kalırsın” demiş.
Aydınlanmamış insanlar, gerçeklik anlayışlarında, bir tür dünya görüşü sistemini kabul etmelere ikna eden bir tür felsefi veya dini öğretilere uyar. Bagavad-gita buna yanılsama çalılığı der, aydınlanmış yoginin yalnızca, ona varoluşun bütünlüğünü tüm doluluğuyla açığa çıkaran doğrudan gerçeklik vizyonuna uyduğunu da der.
Arjun “Aydınlanmış insan nasıl tanınır, Krışna'm? Ne konuşur, düşüncelerini nasıl ifade eder? Nasıl oturur, nasıl yürür?” diye sonmuş.
Krışna “Aydınlanmış insan açgözlülük, şehvet, haset, kibir ve öfkeden özgürdür. Ne bencil bağımlılıkları vardır ne de korkusu. Hem satın alınamaz hem de korkutulamaz. Yoginin böyle güdülere yenik düşme eğilimi hala devam ettiği, ama yenik düşmediği bir aydınlanma düzeyi vardır. Fakat sevgi tadını duymuş olduktan sonra daha düşük zevklere eğilimi kaybedip bencillikten tamamen kurtulur. Bencillik çok güçlüdür. Direnmeye çalışan insanı zorla emirlerine uymaya zorlar. Ama bencillik güdülerini göz ardı ederek bilincini Bana bağlayan insan aydınlanmış insanın belirtilerini göstermeye kısa sürede başlar” demiş.
Açgözlülük, şehvet, haset, kibir, öfke, bencil bağımlılıklar ve korku irade gücüyle yenilemez. İnsan, henüz alt enerji olan bencilliğin etkisi altındayken, emirlerine uymak zorunda kalır. Ama üst doğanın kaynağı olan yani sevginin kaynağı olan Tanrı ile bağlantı yogiyi, alt enerjiden yani bencillikten güçlü olan sevgiyle, üst enerjiyle doldurur. Sevgi tadı ruh için bencillik tadından çok daha lezzetli. Bu bağlantı süreci yoga sürecinin ayaklarından biri yani iç kısmı. Aslında yogada birçok iç bağlantı yöntemi var. Bu hem yoga asanaları, hem pranayama, hem de meditasyon. Bu yöntemlerde uzmanım. İki buçuk yıl boyunca Maharishi Vedik Üniversitesi'nde öğrenci olarak yaşayıp bu yöntemleri inceleyip yoga asanaları, pranayama ve meditasyon öğretmeni ünvanı olmaya hak kazandım. Ama benim görüşüme göre bu yöntemler, 1990'dan beri uyguladığım ve bana her zaman Tanrı ile doğrudan, dolaysız bağlantı sağlayan ve beni her zaman sevgisiyle dolduran bağlantı yönteminden çok daha az etkili. Bu yöntem, sevgi için dua. Onlarca yıldır her gün yaklaşık iki saat sevgi için dua ederim. Bu dua bana bakti yogası hocalarının kadim zincirinin varisi olan Uluslararası Krışhna Bilinci Derneği'nde verildi. Ama orada okumama rağmen orada öğretilenlere değil kalbimin bana söylediklerine uydum. Herkesin kalbinde, Tanrı'nın rehberliğini her zaman alabileceğimiz iki kanal var. Bu iki kanal vicdan ile sezgi. Dolayısıyla pratiğimde vicdanım, sezgim ve vicdanımın ve sezgimin bana her söylediğini doğrulayan Bagavad-gita tarafından yönlendirildim. İstenen tüm sonuçları aldım da ve almaya devam ediyorum. Oysa gözlemlerimin sonuçlarına göre, yoga yerine dini öğreten bu örgütün müritlerinin mutlak çoğunluğu yogadan beklenen pratik sonuçlara erişmez, çünkü hiç yogayı değil dini ritüel ibadeti uygularlar ve dünya görüşleri ruhsal deneyime değil, ruhsal vahiylere değil, doğrudan ruhsal vizyona değil, dini doktrinlere dayanır (ama yoganın öğrettiği gibi dünya görüşleri ruhsal deneyime, ruhsal vahiylere, doğrudan ruhsal vizyona dayanmalı). Bagavad-gita'yı dini bir kutsal kitap olarak görürler, ve onu yorumlamaları müritlerini aydınlanmaya değil, herhangi bir dinin getirdiği yere getirir. Ama orada bana verilen sevgi duası, doğru şekilde uygulandığında diğer bütün iç yoga yöntemlerini çok geride bırakan Tanrı ile doğrudan bağlantının gerçek aracı. Her gün bu dua bana Tanrı ile doğrudan karşılaşma sağlar. Ve onu aldığım için kadere çok minnettarım. Bu dua eşsiz benzersiz. Bu dua başka herhangi bir duadan, hayatın kaynağıyla, üst enerjinin kaynağıyla, sevgiyle iç bağlantının başka herhangi bir yönteminden çok daha etkin. Bagavad-gita, uygulamanın bu bölümünün çalışmasına doğrudan bizi getirmiş olunca kitabımı okuyanlara bu sevgi duasını öğreteceğim. Bu bölüm ise sadece genel yoga sunumu. Bu yüzden burada sadece genel pratik sunumunu yapıyorum.
Yoga dinden farklı olarak inanç gerektirmez. İnansanız da inanmasanız da çalışan uygulama aracı sağlar. Şehrinize su verilen bir artezyen kuyusunun varlığına inanmayabilirsiniz ama musluk açınca görürsünüz ki su size akar. Şehrinize elektrik sağlayan bir santralin varlığına inanmayabilirsiniz ama şalter açınca görürsünüz ki ışığınız yanar. Tanrı'nın varlığına inanmayabilirsiniz ama sevgi duasını açınca sevginin size aktığını hissedersiniz. Uygulamanın ileri aşamalarında da Tanrı ile kişisel birlikteliğiniz olacak. Dolayısıyla Tanrı'ya inanıp inanmadığımı sorulduğumda "O'na inanmıyorum, O'nu tanıyorum" diye cevap veririm.
“İnsan etrafındaki her şeyin bencil hedeflerine ulaşmak için tasarlanmış kaynak olduğunu zannederse kin yaratan açgözlülük, şehvet ve haset geliştirir. Kin insanı yanılsamaya düşürür.. Yanılsama zihnini yok eder. Zihni olmayan insan bencil faaliyetler girdabına dalar. Ama yoga uygulayan, kinden kurtulmuş ve mutluluk kazanmıştır. Bu yolu izleyen, mutludur. Mutluluğu sayesinde de etrafındaki herkesi mutlu eder. Ama hayatla bağ kurmamış insanın bilgeliği ve huzuru yoktur. Huzur olmadan da mutlu olmak nasıl mümkün olabilir? Güçlü bir rüzgar gemiyi nasıl koparırsa, açgözlülük, şehvet veya haset da insanın zihnini ve huzurunu koparabilir. Ama kendini bencillikten kurtarmış insan şüphesiz sarsılmaz zihne ve sarsılmaz huzura sahiptir” demiş.
“Aydınlanmamış insanlar için gece olan, aydınlanmış biri için gündüzdür. Bencillikte yaşayanlar için gündüz olan, sevgide yaşayanlar için gecedir. Açgözlülüğü, şehveti ve hasedi olmayan biri, içine pek çok nehir ırmaklar akarsa da kendinden asla çıkmayan bir okyanus gibidir. Yalnız böyle insan huzurlu olabilir, bencil arzularını tatmin etmeye çalışan insan huzurlu olamaz. Yalnız bencillikten tamamen kurtulmuş insan gerçek huzura sahiptir. Yoga yolu budur. Bu yolu izleyen insan yanılsama prangalarından kurtulur. Tam aydınlanma ona ömrünün son anında gelse bile, bencillik dünyasını sonsuza dek terk edip sevgi dünyasının ebedi sakini olur” demiş.
Bu yoga sunumu, uygulamasının insana sağladığı bütün faydaları temsil eder. Yoga uygulaması insanın yalnızca hayal edebileceği en iyi nitelikleri geliştirmesine, mevcut bedende en yüksek başarı ve mutluluğa ulaşmasına, hem de sevgi dünyasında sonsuz bir beden almasına yardımcı olur.
Bencilsiz Faaliyetler
Arjun “Bilgelik kazanan, bilgelik kitaplarını okuyup meditasyon yapmak değil mı? Neden bilgelik kazanmak için bencilsiz faaliyetlerde bulunmak gerektiğini söylüyorsun, Krışna'm?” diye sormuş.
Krışna “Bilgelik arayan şu iki tür insan vardır: jnani ve yogi. Jnaniler dünyayı reddeder, hayattaki doğal rollerinden ve sorumluluklarından vazgeçer ve kendilerini bilgelik kitaplarını okumaya, meditasyon yapmaya ve dua etmeye adar. Ama bu uygulama ne gerçek bilgeliğe ne de aydınlanmaya ulaştırır. Çünkü doğal değildir. Her insana, toplumdaki olumlu faaliyetler yoluyla hayatında gerçekleştirilmesi gereken doğal nitelikler, yetenekler, potansiyel verilir” demiş.
Bagavad-gita, bilgelik arayan insanların yanlış pratiğinin olabilmesi konusunda uyarır. Burada bu tür yanlış pratiklerinden biri ele alınır. Uygulamaları onları her gün bir sonraki aydınlanma seviyesine yükseltmeyen "yogiler" ile ilgili gözlemlerim, hatalarının dünyayı reddetmezlerse de bile aslında yogi değiller, jnani oldukları olduğunu gösteriyor. Çünkü uygulamalarının genellikle yalnızca bir tam ayağı yani bazı iç bağlantı yöntemleri var. Ama iç bağlantı yöntemleri uygulanmak günde iki saatten fazla sürmemeli. Yoginin diğer bütün zamanı, tam dış bağlantı pratiğiyle, yani hayattaki doğal rollerine göre, coşkuyla yapılan doğal bencilsiz faaliyetlerle dolu olmalı. Durum böyle değilse o zaman böyle "yogi" yogi değil, jnani. Ve bu uygulama ne gerçek bilgeliğe ne de aydınlanmaya ulaştırır. Çünkü doğal değil.
Yalnızca insan o kadar umutsuzca bencilse ki bencilsiz faaliyetler yapamazsa ve toplum için tehlikeliyse jnani uygulaması anlamlı. Bu haldeki insanı dünyayı terk etmeye teşvik etmek, bilgelik kitapları, meditasyon ve dua ile uğraştırmak mantıklı, çünkü bu, toplum ve insanın kendisi için daha iyi, çünkü bozulmasını durdurur. Ama yogi olabilen insana jnani olmak tavsiye edilmez.
“Hayattan kaçan, ama aynı zamanda durmadan açgözlülüğünün, şehvetinin ve hasedinin hedeflerini düşünen, kendini aldatır ve ona aldatıcı denir. Ve aydınlanmaya erişmesinin şansı yoktur. Ama bencil bağımlılıklar olmadan bencilsiz faaliyetlerde bulunan samimi insan çok daha iyidir. Bu uygulama onu her gün aydınlanmanın bir sonraki basamağına yükseltir. Hayatta yapman gereken her şeyi dürüstçe ve elinden gelenin en iyisini yap, çünkü bu yoganın ayrılmaz bir parçasıdır. Hayata karşı doğal sorumluluğunun gerektirdiği şekilde hayata hizmet et. Hayata hizmet etmeyip hayatı sömürürsen, bencilliğini güçlendirirsin ve hayattan daha çok da koparsın. Bu yüzden hayata özenle bak, o zaman sonsuza kadar bencillik esaretinden kurtulursun” demiş.
“Dünyadaki her şey, insanların başkalarının mutluluğuna özenle bakmaları sayesinde, istedikleri her şeye sahip olup refah içinde yaşayabilmeleri ve aynı zamanda aydınlanmaya ilerlemeleri sağlayan şekilde düzenlenmiştir. Toplum refahını sağlayan süreç budur. Ama toplum refahına katkıda bulunmadan tüketen, hırsızdır. Başkalarının iyiliğini ve mutluluğunu yaratmaya yönelik bencilsiz faaliyetlerin sonucu olarak gelen iyilik, mutluluk ve her şey prasad, yani insanın kalbini sevgiyle doldurup bencillikten kurtulup insanı aydınlatandır. Bencil faaliyetlerde bulunanlar gerçekten de sadece hastalıklarını şiddetlendirir. İnsanlar, gezegene özenle bakarsa, gezegen, sağlıklı ve mutlu yaşamalarını sağlar” demiş.
Yoga sadece kişisel gelişim için bir araç değil, aynı zamanda insanlığın tüm küresel sorunlarını çözmenin aracı. Çünkü aydınlanmış insanlık, doğal olarak hiçbir sorun yaratmayacak ve önceki nesillerin yarattığı tüm sorunları kolaylıkla çözebilecek topluluk. Bu yüzden Bagavad-gita'da sunulan bu programı küresel uluslararası eğitim programı olarak dünya topluluğuna sunuyorum. Kimseyi yoga uygulamaya zorlayamayız ama bu pratik yoga rehberini bütün eğitim kurumlarının programlarına dahil ederek herkese aydınlanma ve aydınlanmış yeni insanlığın üyesi olma şansı verebiliriz.
“Hayata bencilsiz hizmet Benim özelliğimdir. Bu sebeple bencilsiz faaliyetler ruhun Benimle olan kayıp bağlantısını geri yükler. Yalnızca bencil faaliyetlerde bulunan, hayatını boşuna yaşar. Ama nihai aydınlanmaya erişmiş olan yoginin bencillik dünyasında herhangi bir görevi artık yoktur. Bu dünyadaki hiç kimseye, hiçbir şeye artık bağımlı değildir ve burada peşinde olacak hiçbir şeyi artık yoktur. Yine de etrafındaki bütün canlıların iyiliğine ve mutluluğuna hizmet etmeye devam eder. Büyük adam ne yaparsa yapsın, sıradan insanlar onun örneğini takip eder. Davranışlarıyla belirlediği normlar ne olursa olsun, bütün dünya onlara bağlı kalır. Bana bir şey yaptırabilecek hiçbir şey yoktur. Hiçbir şeye kişisel ihtiyacım yoktur, Kendim için hiçbir şeyin peşinde de değilim. Yine de tüm canlılara bencilsiz özenle bakarım ve onların mutluluğuyla bencilsiz ilgilenirim. Bu şekilde Kendi örneğimle bütün evrenlerde varlığın mutlak, ebedi ilkesi olarak bencilsiz hizmet ilkesini kurarım. Bencilsiz hizmetin tadını hissedince Beni anlayabilirsin. Bu yüzden bencil çıkar arzunu reddet” demiş.
Tanrı'yı merak edenler var. Ben de çocukluğumdan beri Onu merak ediyordum. Yoga, arayanlara Tanrı'yı anlama imkanı verir. Onunla doğrudan ilişkiler kurma imkanı da verir. Tanrı ile ilgili her şey günümüz dünyasındaki insanlar tarafından dinle ilişkilendirilir. Dünyanın bütün dinleri, yoganın belirli zamanlara ve belirli öğrenci kategorilerine, zihniyetlerini, kültürlerini, medeniyetlerini ve bilinç düzeylerini dikkate alarak uyarlanmış versiyonlarının zamanla geldiği hal. Hem İsa hem de Muhammed, Bagavad-gita'da açıklanan aynı yogayı öğretti.
Bu tür yoga ekolleri, insanı doğrudan Tanrı'ya pratik bağlama yeteneklerini, inanç, dogma, ritüeller, ibadetler gerektirmeyen, sadece herkesin kullanabileceği ve istenen sonucu elde edebileceği araç olan doğal yöntem olma işlevini zamanla nasıl ve neden kaybeder? Yalnızca ölümden sonra varsayılan sonuç hayalini vaat edebilen ve hiçbir müridinin doğrulayamadığı dinlere nasıl ve neden dönüşür? Bunun sebebi bir aşamada bir hata, doğru uygulamadan bir sapma olması. Bu yüzden uygulama çalışmaz haline gelir, yoga ekolünün mirası ise din şeklini alır. Bu sadece İsa ve Muhammed tarafından kurulan yoga ekollerine değil, aynı zamanda doğrudan Bagavad-gita'ya dayanan yoga ekolüne de olmuş.
Ama hem Hıristiyanlık'ta, hem İslam'da, hem de Hinduizm'de zaman zaman müritlerden biri kendiliğinden doğru uygulamaya geldi ve bu dinlerin orijinal kaynağı olan yoganın sonucuna erişti. Hatta bazen yoganın böyle canlandırımlarının sonucu büyük ölçekli doğru uygulamaların yayılmalarıydı. İkinci binyılın başında Anadolu Sufileri tarafından başlatılan doğru yoga uygulamasının yaygınlaşmasını en büyüğü buluyorum. Fakat bu da zamanla bitti. Bu yüzden insanlığın doğru yoga uygulamasının yeni böyle yaygınlaşması girişimime dikkat etmesi gerektiğini, insanlığın bugün karşılaştığı birçok sorunu çözmek için bu fırsatı değerlendirmesi gerektiğini zannediyorum. Modern ileri araştırma yöntemleri doğru yoga uygulamasının etkinliğini doğrulayabilir, küresel iletişim araçları da dünyadaki herkese bu rehberi okuma, bu uygulamayı deneme ve bundan en iyi yararlanma fırsatı verecek gerekli tanıtımı yapabilir.
“Kendi görevini hatta kusurlu şekilde yapmak bir başkasının görevini kusursuz şekilde bile yapmaktan çok daha iyidir” demiş.
Bu yoga ilkesini açıklamak için şu örneği veririm. Küçük çocuğu olan annenin görevi ona bakmak. Bu görevi ne kadar kusurlu bir şekilde başarırsa başarsın, bununla uğraşması mükemmel bir şekilde başarabileceği başka herhangi bir görevle uğraşmasından daha iyi. Çünkü küçük çocuğun anne bakımına ihtiyacı var, bu olmadan zihinsel olarak sağlıklı, uyumlu, bütün insan olarak büyümez. Bu anne sevgisi ilahi enerjinin çocuk besleyen ve gelecekteki tüm bireyselliğini oluşturan kuvvetli bir gücü. Ve çocuk bakımı, kadını aydınlanmaya götüren faaliyet.
Bu arada gözlemlerim, doğal işiyle uğraşan insanla tanışmanın giderek daha az mümkün olduğu günümüzün yapay dünyasında kadınların en gelişmiş bilince sahip bireyler kategorisi olduğunu gösteriyor. Çünkü bilinçaltı yoga pratiği doğal olarak annelik içgüdüsüne yerleşik. Çocuğa anne bakımı, kadının kural olarak ihmal edemediği, üst doğanın tezahürü olan kendiliğinden sevgi tezahürü. Bu yüzden tüm anneler farkında olmadan bilinçaltında yoga uygular. Ve çocuğa yönelik doğal özverili ilgileri, aydınlanmaya doğru kişisel ilerlemeleri için güçlü araçtır. Ve böylece günümüz dünyasında kadınlar erkeklerden çok daha yüksek bilinç düzeyi gösterir.
Erkeklerin doğal sorumluluğu kadınlar kullanmak değil kadınlara özenle bakmak. Ve çağdaş erkeklerin büyük çoğunluğu bu hayat görevini ihmal eder. Böyle bilinçaltı içgüdü onların bilincinde yerleşik değil, çünkü erkekten bilinçli uygulama ve bilinçli davranış beklenir. Yani kadın bilinçaltında bir dereceye kadar doğal mükemmelse, en azından bütün kadınsı nitelikleri doğumda ona tam olarak verilirse, gerçek erkek olmak ancak eğitim ve kendi kendine eğitim ile mümkün. Erkek kendi üzerinde çalışarak gerçek erkek haline gelmeli. Ve bu konuda ona en iyi yardımcı olabilen, yoga pratiği.
Arjun “İnsanı iradesine karşı zararlı şeyler yapmaya zorlayan güç ne?” diye sormuş.
Krışna “Bu güç, kötülüğün orijinal kaynağı olan bencillikten başka bir şey değildir. Bencillik, bu dünyadaki tüm canlıların azılı düşmanıdır. Ateşin dumanla, aynanın tozla, embriyonun rahimle kaplandığı gibi canlılar bencillikle farklı derecede kaplanmıştır” demiş.
Tam bağımsız hayata başlamak için embriyonun bir gün rahmi terk etmesi gerekir. Aynı şekilde, tam aydınlanmış hayata başlamak için insanın bencillikten kurtulması gerekir. Embriyo, rahim dışındaki ömrü tasavvur etmez. Tanıdığı tek şey rahim. Aynı şekilde aydınlanmamış insan, bencillik dışındaki ömrü tasavvur etmez. Çünkü tanıdığı tek şey bencillik. Ve aslında bencilliğin tam tersi olgu olan sevgi kelimesi bu insanların sözlüğünde olabilse de, onu bencil bağlanma anlamında kullanırlar, çünkü bencillikten başka bir şey tanımazlar. Ve sadece yoga pratiği bu durumu değiştirir.
“Canlı varlığın saf bilincinin doğası üst doğa, sevgi doğasıdır. Ama insan bencillik hastası olunca, cehennem ateşi gibi yanan bu düşmanının gücü altında kendini bulur” demiş.
Yogi uyguladıkça, bencillik hastası olmayan canlıların yaşadığı dünya, sevgi dünyası ona açılır. Bu tür canlıların sayısı hasta olanların sayısından kat kat fazla, ve sevgi dünyası bencillik dünyasından çok daha büyük. Ve hepimiz o dünyadan bu dünyaya tedavi için gönderildik. Ve hepimizin oraya yoga ile iyileşmiş olarak geri dönme fırsatı var.
“Bu yüzden, bütün kötülüklerin, bütün talihsizliklerin, bütün belaların ana kökü olan bencilliği kalbinden kopar. Kalbinin derinliklerinde sevgi bul. Oradadır, sadece bencillikle tıkanmıştır. Bu sevgi ruhtur, yani sensin, senin gerçek özündür. Bencillikten güçlüdür. İnsan bencillik üzerindeki üstünlüğünü fark ederek sevginin yardımıyla azılı düşmanını yenmelidir” demiş.
Yani bencillik yalnızca sevgiyle ama yalnızca sevgiyle yenilir. Yoga pratiğinin tüm unsurları, insan kalbinde uyuklayan orijinal sevgiyi ortaya çıkarmayı, uyandırmayı, canlandırmayı amaçlar. Sevginin kaynağı olmadığımızı anlamalıyız. Sevginin kaynağı Tanrı'dır, dolayısıyla kalbi sevgiyle zenginleştirmenin bütün yöntemlerinin en etkilisi, Tanrı'ya bağlanmak ve kalbi O'nun sevgisiyle doldurmak. Bu yöntemi öğrenmeye daha sonra geleceğiz, ama bu bölümde anlatılan bencilsiz faaliyetler, herhangi bir yoga sürecinin gerekli parçası ve onsuz hiçbir yoga yöntemi işe yaramaz.
Karmadan Kurtulmak
Krışna “Zamanında yogayı Güneş'e öğrettim, Güneş de bunu insanlığın atasına öğretti, o da bunu Yer’in ilk hükümdarına öğretti. Böylece bu büyük bilim bir dizi yoga hocası aracılığıyla aktarıldı ve hükümdarlar tarafından öğrenildi. Ama zamanla doğru uygulamadan sapma oldu, yoga etkisiz haline geldi. Dostum, bugün sana, varoluşun en derin gizemlerinin anahtarı olan bu kadim yoga bilimini öğretiyorum” diye devam etmiş.
Uygulamanın bir aşamasında yogi Güneş'in ve Yer'in canlı varlıklar, hem de bilinçli canlı varlıklar olduğunu görüp onları anlayabilir. Zamanında Tanrı yogayı Güneş'e öğretmiş, Güneş de bunu insanlığın atasına öğretmiş, o da bunu Yer’in ilk hükümdarına öğretmiş. İlk sırada yoganın hükümdarlar tarafından uygulanması gerekir, çünkü yalnızca aydınlanmış hükümdar sorumluluğuyla başa çıkabilir. Ve hükümdar örneği bütün vatandaşların yoga uygulamasına ilham verdi, çünkü hiçbir şey aydınlanmaya ulaşmanın başarılı örneği kadar ilham verici değil.
Arjun “Güneş yogayı insanlığın atasına öğretmeden önce Sen yogayı Güneş'e öğrettin sözünü nasıl anlayayım? Ne de olsa insanlığın atası Senin doğmandan uzun zaman önce ölmüş” diye sormuş.
Krışna “Hem sen hem Ben çok çok sefer doğduk. Ama sen bunu hatırlamıyorsun” demiş.
Bencillik dünyasının, buradaki herkesin tekrar tekrar doğmaya ve ölmeye zorlandığı şekilde düzenlenmesinin sebeplerinden biri, sakinleri arasındaki, bencilliklerinden kaynaklanan kaçınılmaz düşmanlığı yalnızca doğum ve ölüm aracılığıyla sınırlamanın mümkün olması. Çünkü her biri sonsuza kadar aynı rolde yaşasaydı, karşılıklı dargınlıkları sonsuza kadar büyürdü, ama önceki kendi enkarnasyonlarını ve başkalarının enkarnasyonlarını hatırlamadan ölüp farklı bedenlerde doğmaları bu dünyada göreceli dengeye izin verir, çünkü kin ve düşmanlık ölür, unutur, sonsuza kadar büyümez.
“Her şeyin kaynağı olsam da, bedenim ebedi olsa da, farklı çağlarda kendi arzumla belirli amaçla sevgi dünyasından bencillik dünyasına gelirim. Bencillik dünyasında ne zaman çözülemez sorunlar ortaya çıksa, Kendim buraya gelirim. Farklı çağlarda, kötülük bu dünyanın dayanabileceği güç seviyesini aştığında, buraya kötülüğü durdurmak ve iyiliğin zaferine yardım etmek için gelirim. Gelmemin ve eylemlerimin doğasını gören ve Beni olduğum gibi tanıyan aydınlanmış yogi sevgi dünyasına girer, yanıma gelir” demiş.
Din, inananlarının öldükten sonra Tanrı'ya cennete gitmelerini vaat eder. Hiçbiri bu vaadi sınayamaz. Buna karşılık yoga pratiği insana ruhsal vizyon geliştirmek, Tanrı'yı görmek, Tanrı'nın doğasını kendi doğrudan deneyimiyle algılamak imkanı verir, ve ölümden sonra değil, ama yogiyi ilgili aydınlanma seviyesine yükselten uygulamanın bir aşamasında sevgi dünyasının sakini olmak imkanı verir. Din cennet ve cehennemin hayali öbür bir dünyaya ait olduğunu anlatır, ama yogi kendi gözüyle hem cennetin hem de cehennemin bu dünyanın gerçeği olduğunu görür, hem cennetin hem de cehennemin insanların yaşadıkları yerde kendi elleriyle yarattığını görür. Dahası yogi kendi gözüyle genel durum içinde her insanın karma yasalarına göre eylemlerinin sonuçları olan kendi cennetini ya da cehennemini yarattığını görür.
“Açgözlülükten, şehvetten, hasetten, kinden ve korkudan kurtularak, Benimle bağlantı kurarak, kişisel enerjim ile ve kişisel niteliklerim ile dolmuş olarak, bu dünyanın tarihi boyunca çok çok insan Bana ulaşmıştır. Böylece bencillikten arınıp sevgi kazanmıştır. İnsanlara Bana davrandıkları gibi davranırım. Bilinçli veya bilinçsiz olarak herkes Beni arar” demiş.
Herkes mutluluğu arar, ve mutluluğun kaynağı Tanrı, bu yüzden bilinçli veya bilinçsiz olarak herkes O'nu arar.
“Bencil faaliyetlerde başarılı olmaya çalışan bu dünya insanları hızla zenginlik ve iktidar kazanmalarını sağlayacak yöntemlere başvururlar” demiş.
Zenginlik ve iktidar arzusu bencilliğin insana dayattığı sağlıksız arzu. Bencil zenginlik ve iktidar arzusunun doğası manik. Ama bencilsiz sevginin doğası uyumlu, sağlıklı. Araştırmalar hayatta iktidar kazananların manyaklar olduğunu gösteriyor, çünkü manyakların bu manyası var. Ve sağlıklı insanlar kesinlikle iktidara ihtiyaç duymazlar, çünkü bu şey aklı iyi olan insan tarafından gerçekten arzu edilemez. Yogi Tanrı'nın bütün zenginliklerinden yararlanır. Ve onları sahiplenmeye çalışmaz. Hayata hizmet etmek, insanların ve dünyadaki tüm canlıların mutluluğuna hizmet etmek yetkisi ve imkanını ona veren sevgi iktidarı her yerde ve her zaman onun için mevcut. Kimsenin bencilsiz hizmetini hiçbir şey asla engelleyemez. Ama hayatı ve kaynaklarını, insanları ve diğer canlıları sömürmek hevesi olan bencil insanlara iktidar arzusu gelir. Dolayısıyla bu tür insanların bencilsiz insan için imkansız ve doğal olmayan suç yöntemlerine başvurarak hızla iktidar kazandığını gözlemliyoruz. İktidar onlara kudret sağlayan kaynakları verir. İnsanlara dürüst hizmet elbette insana para sağlayabilir, ama çok nadiren süper kar verir. Ama suç faaliyetleri diğer insanların servetine el konmaya, çok çok para ve diğer kaynakları zimmete geçirmeye ve bunları kullanarak artık insan, medya ve iktidar kaynaklarına sahip olmaya imkan verir. Ukrayna oligarşisi bu olgunun açık bir örneği.
“Ama Benim buna ihtiyacım yok. Hakkımda bu gerçeği gören, Benim gibi asla bencil faaliyetlerde bulunmaz” demiş.
Din Tanrı'yı bir köle sahibi, O'nun iradesine itaat ve boyun eğmeyi talep eden bir despot olarak temsil eder. Ama yogi, Tanrı'nın böyle eğilimleri olmadığını, Tanrı'nın dünyaya hiçbir şekilde hükmetmediğini, buna ihtiyacı olmadığını görür.
“Aydınlanmış yogiler her zamanlarda sevgiden başka hiçbir özelliği olmayan bencilsiz doğamı görmüşler ve buna göre hareket etmişlerdir. Senin de bu seviyeye yükselmen lazımdır” demiş.
Yogi Tanrı'yı anlayınca her şeyi Tanrı'nın gözüyle görür, Tanrı'nın arzularını ve eylemlerini anlar ve kendisinin Tanrı'nın istediği şeyi de istediğini fark etmeye başlar ve eylemleri kendiliğinden bu arzuları karşılamaya başlar.
“Ve şimdi sana karmadan kaçınmayı öğreteceğim. Çok zeki insanlar bile bu görev karşısında şaşkına dönerler. Bunu öğrenince kendini bütün belalardan korursun. Karma kanunlarının hayatta karmaşık işlemesinin sürecini anlamak çok zordur. Ama bunu anlamaya ihtiyacın yoktur. Yalnızca şunu bilmeye ihtiyacın vardır: karma bencil faaliyetlerinin sonucudur. Hayat hizmetindeki bencilsiz faaliyetler karma yaratmaz, aydınlanmaya yol açar. Bunu anlamış olan, insanlardan en zekisidir. Mükemmel gerçeklik vizyonuna sahiptir ve buna göre hareket eder. Bilgeler bütün karmasının aydınlanma alevinde yanıp bitmiş olduğunu söylerler. Faaliyetlerinden bencil çıkar elde etme arzusundan arınmış olan, başkalarının iyiliği ve mutluluğu için bir şeyler yapma girişimlerinden zaten mutlu ve bu yüzden başarısızlıklardan hayal kırıklığına uğramayan, hiçbir şeyden ve kimseye bağımsız olan, ailesinin, ülkesinin ve tüm gezegeninin hizmetinde enerjisini, zihnini, niteliklerini, yeteneklerini uygulama arzusuyla motive olan böyle insan sürekli ilhamla çalışır ve aynı zamanda karmadan tamamen arınmış kalır. Böyle bilge insan sahip olduğu hiçbir şeyi kendi malı saymaz. Bütün bunları başkalarının mutluluğu için iyi işler yapmak için hayatın kendisine verdiği kaynak olarak görür. Böyle bir yogi karmadan tamamen arınmıştır” demiş.
Karma ne, ve karmadan kurtuluş ne? Karma, hayatta içine düşmek zorunda kaldığımız koşullar, durumlar ve sınırlamalar yaratan bencil faaliyetlerimizin sonucu. Karma kaderimizi belirler. Karmanın yokluğunda kaderimizi sadece arzularımız belirler. Yani karmanın yokluğunda hayatımız bütün arzularımızın sürekli olarak yerine getirilmesinden oluşur.
“Bütün canlı varlıkların mutluluğuna özenle bakmama yardım eden yogi karmadan muaftır. Bana tamamen uyum sağlayan ruh, üst doğasını tamamen yeniden canlandırır ve bulunduğum mutlak seviyede kendisi de bulunur” demiş.
Nihai olarak aydınlanmış ruh, Tanrı'nın bulunduğu mutlak seviyede kendisi de bulunur, tek fark Tanrı'nın kaynak olması ve nihai olarak aydınlanmış ruhun o kaynaktan sınırlama olmaksızın alması.
“Yalnızca gerçeği görenler yoga öğretebilir. Böyle bir hoca bul, ona sorular sor ve verdiği ödevler yap” demiş.
Yogayı öğrenmenin en iyi yolu aydınlanmış bir insan bulmak ve bundan öğrenmek. Böyle bir insan yalnızca uygulama ilkelerini açıklamakla kalmaz, bunları kendi örneğiyle de gösterebilir. Üstelik öğrencinin uygulamasını takip ederek hatalarını düzeltir. Ama zamanımızda aydınlanmış hocaların azlığından ve daha da önemlisi kendilerine aydınlanmış hoca diyen şarlatanların çokluğundan dolayı yoga bu rehberle öğrenilebilir, ve hoca yokluğu boş verilebilir. Dikkatinizi vicdanınız ve sezginiz üzerinde daima toplanmış şekilde tutun. Kendi duygularınıza bakın. Uygulamanız sizi giderek daha özgür, bağımsız, mutlu, ilham yapıyorsa, size sistematik vahiyler ve keşifler veriyorsa, her şeyi doğru yapıyorsunuz demek. Yapmıyorsa, vermiyorsa, neyi yanlış yaptığınızı görme ve hatalarınızı düzeltme yeteneği için dua edin. Sevgi duygusunun peşini takip edin. Kaynağı bencillik olan düşünce, arzu ve niyetlerinizin kokusunu kendi başınıza ayırt etmeyi öğrenip derhal onlardan vazgeçin ve kaynağı sevgi olan düşünce, arzu ve niyetlerinizi kalbinizin köşelerinde arayıp bulup bunları hayatınızın merkezine koyun. Bunu başaramazsanız, başarabilmeniz için dua edin.
“Aydınlanmış hocadan yoga öğrenince bir daha asla yanılsamaya düşmezsin, çünkü bütün canlıların Benim ayrılmaz parçacıklarım olduğunu görebilirsin” demiş.
Bu, kalbinde sevgi doluluğunu canlandırmış yogi, her canlıyı Tanrı ile sonsuz bağ içinde görür, Tanrı'nın gözüyle görür demek. Her canlının varlığı ona mutluluk ve sevgi dalgaları verir. Bu haldeki yogi herkesi kendisini kadar sever ve her canlıya kendisine gibi davranır. Artık bencillik asla bu tür kalbe geri dönemez.
“Tüm bencillerden en bencil bencili olsan bile, yoga pratiği yaparak aydınlanmaya ulaşacaksın. Ateşin alevleri odunu küle çevirdiği gibi yoga pratiği de bütün karmayı yakıp kül eder. Bu dünyada yoganın meyvelerinden daha saf ve daha yüce bir şey yoktur. Bu meyveler yoginin kalbinde doğup olgunlaşır ve zamanla en yüksek olgunluğa ulaşır. Ve o zaman yogi en yüksek huzura erişir. Ama bencilliklerinde bir zarar bulmayanlar, sevgi hedeflemeyenler hızla kötüleşip korkunç kaderlerini oluşturan karmalarının pençesindedir. Bunlara yardım edemeyiz. Seçimleri budur. Sana gelince sen de seçimini yaptın, Arjun'um. Yogayı öğrenip uygulayıp aydınlanmaya ulaş, ve asla karma pençelerine düşmezsin” demiş.
Bagavad-gita böyle söyler. Ama söylenebilen herhangi şey var. Yazılmış ve söylenmiş o kadar çok şey var ki! Yazılmaya ve söylenmeye devam eden o kadar çok şey var ki! Her şeyi yalnızca meyvelerine göre değerlendiririm. Hayatta güvendiğim tek kriter bu. Diğer her şey benim için işe yaramaz laf. Ve Bagavad-gita'nın her kelimesi onun talimatlarını izleyerek elde ettiğim meyvelerle örtüşüyor. Dolayısıyla yoga öğrenin, yoga uygulayın, karmadan kurtulun, ve kaderiniz bütün arzularınızın sürekli yerine getirilmesinden oluşsun!
Bencillikten Vazgeçmek
Arjun “Krışna'm, önce bana bencil faaliyetlerden vazgeçmemi söyledin, sonra bana hayatın hizmetinde bencilsiz faaliyetlerde bulunmamı tavsiye ettin. Niye odaklanmak daha iyi, yani bencil faaliyetlerden vazgeçmeye mi bencilsiz hizmete mi odaklanmak daha iyi sorusuna doğrudan bana cevap versen lütfen” demiş.
Krışna “Hem bencil faaliyetlerden vazgeçmek hem de hayat hizmetinde bencilsiz faaliyetler bencillikten kurtulmaya götürür. Yine de bencillikten vazgeçmekten bencilsiz faaliyetlere odaklanmak bencillikten vazgeçmekten iyidir” demiş.
İnsana kötü bir yeri terk etmesini tavsiye etmek istersek, o yerde bulunmanın zarar ve tehlikesini ona bilgilendirebilir ve oradan ayrılmayı teklif edebiliriz. Ve insanın ödevi bu yerle bağını koparmak ve oradan ayrılmak olur. Ama Bagavad-gita, insana taşınmasına layık o güzel, bereketli yeri anlatmanın ve oraya taşınmasını tavsiye etmenin daha iyi olduğunu söyler. Sanki kötü yerden ayrılmak sürecinin ve iyi yere gelmek sürecinin bir ve aynı süreç olduğu söylenir, ama hangisine vurgulandığına göre insan zihninde reddedilmekle veya kabullenmekle, yani olumsuz eylemle veya olumlu eylemle ilişkilendirilir.
Başka bir benzetme, zararlı, tehlikeli yemekler yiyen insan var ve onu böyle yemeklerden vazgeçmeye ikna etmeye çalışıyoruz. Bunun yine iki yaklaşımı ya insanı kötü yemekleri bırakmaya odaklamak ya da iyi ve faydalı yemekleri yemeye teşvik etmek. Bagavad-gita'ya göre ikinci yaklaşım daha iyi.
Karanlıkla mücadele etmek, karanlığın dezavantajlarına ve bunları aşma yöntemlerine odaklanmak, ışığı açmak kadar etkili değil. Bu yüzden yogada bencillikle ve tüm belirtileriyle (açgözlülük, şehvet, zulüm, haset, şiddet, yalancılık, sömürü vb.) mücadeleye değil, kalbi sevgiyle doldurmaya tercih edilir. Sevgiyle dolan kalp bencillikten ve bütün belirtilerinden kendiliğinden kurtulur. Hayatı iyilerle doldurmak kötülerden kurtulmaya enerji harcamaktan iyi, çünkü iyiler, otomatik olarak kötülerin yerini alır. Kötüler iyilere karşı müdahale etmeye devam ederse, kötüleri yenmeye dikkat vermek mantıklı. Ama gündemin merkezinde olması gereken ana şeyler olarak iyilerin getirilmesi bunun arkası olmalı.
Çocuğu tehlikeli bir oyuncaktan yoksundurmaya çalışsanız çocuk o oyuncağı vermez, tüm güçleriyle direnir, o oyuncağa ölü bir tutuşla yapışır. Ama ona çok daha iyi bir oyuncak verirseniz ondan almaya o kadar başarısız çalıştığınız şeyi çok çabuk terkeder. Bilincimiz böyle bir çocuk. Ve yogi, bilinciyle düzgün şekilde başa çıkacağı konusunda usta olmalı.
“Hayata hizmette bencilsiz faaliyetlerde bulunanın bencillikten zaten vazgeçtiğine inanılır. Dualitenin etkisinin üstesinden gelmiş böyle insan bencilliğin zincirlerinden kolayca tamamen kurtarır. Hayata bencilsiz hizmetin bencillikten vazgeçmekten farklı olduğunu ancak cahiller söyleyebilir. Gerçekten bilge olanlar, bu iki yoldan birini izleyen insan her ikisinin de amacına ulaşır der. Bencillikten vazgeçme hedefine, kalbi sevgiyle zenginleştiren faaliyetlerle ulaşılabileceğini bilen ve bu iki sürecin eşdeğer olduğunu anlayan insan gerçek durumu görür. Ama hayata hizmette bencilsiz faaliyet olmadan bencil faaliyetten vazgeçmek kimseyi mutlu etmeyecektir. Hayata hizmete kendini adayan düşünceli insan aydınlanmaya çok çabuk ulaşabilir. Hayata hizmet eden, ruhu temiz olan, bencilliğin kölesi olmayan insan herkese sever ve herkes tarafından sevilir. Böyle insan her zaman işler yaparsa da karmadan tamamen münezzehtir. Tıpkı suyun bir nilüfer yaprağını ıslatamadığı gibi karma da bencil bağımlılıklar olmadan hayata hizmet eden birini asla etkilemez. Tüm bencil bağımlılıklarından vazgeçen yogiler, bedenlerini, zihinlerini ve duyularını sadece yoga uygulaması için kullanırlar” demiş.
Yoga pratiği, kişisel, aile, profesyonel, kamusal olmak üzere tüm farklı hayat alanlarını kapsadığı için, tüm bu hayat alanları uyumlu, başarılı ve mükemmel ve hayatın kendisi tamamen mutlu yapar.
“Bana sevgiyle bağlı olan ruh, kendi bencil tüketimi için hayattan hiçbir şeyi koparmaya çalışmadığı için gerçek huzur ve uyum kazanır. Ama hayatla ilişkileri olmayan, sahiplenmeye ve kendi küçük bencil çıkmazına, kendi küçük kara deliğine hapsetmeye çalıştığı şeyler hayattan ayırma arzusuyla hareket eden insan köledir. İnsan bencillikten vazgeçince hayat bütünlüğünün ayrılmaz, uyumlu, bütünleşmiş parçası olur. Böylece yogi, kendisini hayattan ayırandan kurtulur. Ömrü Tanrı'nın hayatının parçası haline gelir. Tanrı insanın bencil faaliyetlerine karşılık vermez, kimseyi yargılamaz, cezalandırmaz veya ödüllendirmez. Aydınlanmamış insanlar, sevgi gözleri olmadığı için yanılmada bulunurlar” demiş.
Tanrı insanın bencil faaliyetlerine hiçbir şekilde tepki göstermez, yani yargılamaz, cezalandırmaz, ödüllendirmez. Tanrı bunları sadece görmezden gelir. Çünkü bencil faaliyetler Tanrı'yı görmezden gelir. Ama Tanrı insanın sevgisine ve bencilsiz hizmetine anında karşılık verir, onu ömrüne dahil eder. Aydınlanmamış insanlar Tanrı'yla ilgili kuruntuda bulunurlar. Ya O'nun var olmadığına ya da O'nun günahlar için cezalandıran ve dini kurallara uyma için ödüllendiren yargıç olduğunu inanırlar. Aydınlanmış insan durum böyle değil görür. Ceza ve ödül olarak yorumlanabilecek olan karmanın Tanrı ile hiçbir ilgisi yok. Bir insan zehir yiyip zehirlenip hasta düşmüşse Tanrı’nın bu olayla alakası ne? Bu, eylemin sonucu. Öldüren insan öldürülecek, tecavüz eden erkek kız vücudunda doğacak ve tecavüze uğrayacak. Tanrı’nın bu olaylara alakası yok.
Tanrı, sevgisine, bencilsiz hizmetine, sevgi için duasına, bencilsiz hizmet için duasına karşılık olarak insanla etkileşime girmeye başlar. Tanrı bencil arzuların yerine getirilmesi için dualara karşılık yapmaz. Tanrı bu tür duaları görmezden gelir, bu tür dualar O'nunla iletişim aracı olmaz. Böylece Bagavad-gita, çalışan bütün şemaları bize sağlar, hangilerinin daha etkili, hangilerinin daha az pratik olduğunu bildirir, hangi şemaların hiç işe yaramadığı konusunda bizi uyarır. İnsanın "Zengin olmam için duama Tanrı'nın karşılık yapmaması Tanrı'nın var olmaması demek" veya "Haksızlığın var olması Tanrı'nın var olmaması demek" iddiası, Bagavad-gita'nın burada söylediği yanılma.
“Ama insan aydınlanmaya ulaşınca her şeyin gerçek doğasını görmeye başlar. Bilincinin ufkunun üzerinde yükselen aydınlanma güneşi ona gerçekliği aydınlatır. Tanrı ile ilişki karma ve bencillikten kurtarır. Aydınlanmış yogi, hem bilgenin hem ineğin hem filin hem köpeğin hem de köpek yiyicinin başlangıçta eşit derecede saf ve mükemmel olan, ancak onları örten bencillik tabakasının farklı kalınlığına ve mevcut bilinç seviyelerine göre farklı bedenlerde dogan ruhlar olduğunu görür. Herkesin ve her şeyin ebediyetle bağlantısını görerek sonsuzluk mertebesinde bulunur. Bu gibi insan sınırsız mutluluktan zevk alır. Bu gibi insan mutluluğu, zevki, ilhamı ve ruhun neşesini kalbindeki sevgiden hayatın bütünlüğünde ve Tanrı'da alır. Bu sevgiyle yaşayan, her zaman tüm canlıların iyiliğini gözetir” demiş.
Bagavad-gita'nın sonraki birkaç cumlesi, daha önce okuduğumuz ifadelerin tekrarı. Yineleme öğrenmenin anası olsa da havanda su dövmek istemiyorum bu yüzden onları atlıyorum. Bu arada sadece bu yerde değil Bagavad-gita'daki çok fazla tekrarın olduğu her yerde onları geçiyorum. O yüzden beni asıl kaynağın harfinden sapmakla suçlamak isteyenler rahat etsinler, hemen kabul ediyorum ki harflere önem vermiyorum, özü açıklıyorum. Hem de pratik olarak önemsiz bazı parçaları, özellikle mitolojiyle ilgili olanları da atlıyorum. Bagavad-gita mitolojiye dayanmaz, ama geçmişi mitolojide yetişen öğrencilere hitap eder. Bu yüzden Bagavad-gita onların dünya görüşlerinin dayandığı dil, kategoriler ve kavramları kullanır, fakat bunu size söylemiyorum çünkü pratik bir bakış açısından bizim için yararlı değil.
Ayrıca Bagavad-gita'nın görevlerinden biri öğrencileri, o günlerde yoga ile ilişkilendirilen münzevi marjinal uygulamasının gerçekten doğru yoga uygulaması olmadığına ikna etmek. Bagavad-gita şiirlerinin çoğu buna adanmış. Ve onlar sadece birçok değil bence çok fazla , en azından aynı şeyi defalarca görmekten bıkan günümüz okuyucusu için. Bu arada ben de böyleyim. Bu yüzden bu pratik rehberin görevine göre bütün bu gereksiz noktaları atlıyorum. Sonraki bölümlerin bazılarından genel olarak en önemlilerini seçmeyi planlıyorum, çünkü onlar ne Bagavad-gita'nın kendisinin ne de benim çok uygulanabilir olduğunu düşündüğüm belirli uygulamaların önemsiz yönleriyle çok fazla ayrıntıda ilgileniyor. O zamanlarda onlar oyaygındılar, ve Bagavad-gita onları görmezden gelmek istemedi.
Dürüst olmak gerekirse, size öğretmek istediğim uygulama iki veya üç küçük cümleyle açıklanıyor. Ama öğrenciye ilham verici kararlılık sağlamak için bunun nasıl ve neden işe yaradığını anlamayı ona vermek da önemlidir. İnsanın, alt doğasını tamamen yok edenleri ve üst doğasını uyandıranları, yani aydınlanmamış insanın hayatının dayandığı bütün yanlış motivasyonları, yanlış alışkanlıkları, yanlış arzuları ve zararlı nitelikleri yok edenleri, hayatını bilmediği sevginin, bilmediği üst doğanın yoluna döndürenleri uygulayabilmesi için ona ilham verici büyük kararlılık gerekir. Ve böyle bir kararlılığın kaynağı yalnızca pratiğin çözdüğü problemin, gerçekleştirdiği görevin ve arkasında yatan mekanizmaların açık ve derin şekilde anlaşılması olabilir. Çünkü kendi başarımı Bagavad-gita ile görüşmeden önce bile doğal olarak hem problemlerin hem de görevin farkında olduğumla açıklıyorum. Ve sadece sorunumu çözecek ve hayatım için koyduğum görevi yerine getirecek çalışma yöntemi aradım. Bu yüzden en başından beri yeterli kararlılığım vardı ve daha sonra sadece günlük olumlu sonuçlar nedeniyle artıyordu. Ancak henüz bu kadar kararlı olmayanlar için Bagavad-gita yoga pratiğinin sorunları, görevleri ve mekanizmaları hakkında ayrıntılı anlayış sağlamaya çalışır.
Sevgi Duygusu Üzerine Meditasyon
“Akıl insanın hem dostu hem de düşmanı olabilir. Aklını bencillikten arındırmış kişi için akıl en iyi arkadaş olur ve aklını bencillikten arındırmamış için akıl en büyük düşman olarak kalır. Yoga ulgulamakla aydınlanmaya ulaşan insan tamamen mutlu ve malını biriktirmekle ilgisiz hale gelir ki parke taşları ile altın arasında hiçbir fark görmez” demiş.
Aydınlanmış insan ekonomik ve mali işleri yeterince ve etkili şekilde yürütemeyen pratik olmayan eksantrik olmaz. Ama elinde altın tutarken onu mülküne almak için şehvetli arzu duymaz. Kendi zenginliği için değil halkının refahı ve mutluluğu için çalışır.
“Daha da yüksek aydınlanma düzeyinde insan samimi hayırseverler, tarafsız gözlemciler, kıskanç insanlar, arkadaşlar, düşmanlar ve suçlular olmak üzere herkese eşit davranır” demiş.
Yine bu, aydınlanmış insanın düşmanla savaşmayacağı anlamına gelmez, ama kalbinde ona karşı kin olmayacak. Düşmana karşı kin değil düşmandan korunması gereken insanlara olan sevgisi onu savaşa iter. Ve kin halinde değil yalnızca sevgi halinde insan her şeyi fetheder. Arjun'un gaspeden suçlular ordusunu yenmek için ulaşması gereken hal bu.
7-8 yaşlarımda İncil ile tanıştım. Ateist ailede büyüdüm, ve Leo Taxil tarafından yazılan Eğlenceli İncil adlı kitabımız vardı. Ve böylece bir şekilde bu kitapta yazılanlarla ilgilenmeye başladım. Kitaplıktan aldım, okumaya başladım. Bu Leo Taxil cömertçe İncil'den alıntı yapıyordu ve sonra bununla alay ederdi. Ve İsa'nın sözleri beni gerçekten etkiliyordu, yazarın da alaycılıkları bunların sadece gerçek oldukları konusunda inandırıyordu. Böylece insanın başkalarını kendisi kadar sevmeyi öğrenmesi gerektiğini, herkese kendisi olduğu kadar iyi davranmayı da öğrenmesi gerektiğini öğrendim. Ve bunu öğrenmek çok çok istiyordum. Ve bana nerede ve kimin öğreteceğini arıyordum. İsa'nın dediği gibi bana sevmeyi öğretmeyi rica ettiğim Hristiyan mezheplerinin hiçbirinde kimse bunu nasıl öğreteceğini bilmiyordu. Talimatlarını takip ederek içimde böyle sevgiyi geliştirebileceğim algoritma bulmaya tek başına çalıştığım İncil bu algoritmayı sağlamaz. Yani görev var ama yöntem yok. Dolayısıyla 26 Aralık 1990'daki doğum günümde ben sokakta Krışnaist kitapları satan güzel bir kızın elinde Bagavad-gita'yı görünce bunu satınalıp okumuş olduğumda sevincimi hayal edin! Aradığım algoritmayı buldum. Ve bu algoritma mükemmel sonuçlar veriyordu. İsa'nın beni davet etiği tam sonucu almam yaklaşık 20-25 yılımı aldı, ama her gün bu yönde gözle görülür ilerleme hissediyordum ve bu yüzden bu uygulamaya bu kadar ısrarcı şekilde tutuyordum ve tutmaya devam ediyorum.
“İnsan çok fazla veya çok az yerse ve çok fazla veya çok az uyursa asla yogi olamaz” demiş.
Yoga pratiği sağlıklı beslenme, uyku dengesi, vücudun ve zihnin bütün doğal ihtiyaçlarını karşılamayı gerektirir.
“Yemek, uyku, iş ve dinlenme konularında sağlıklı denge sağlayan insan yoga uygulayabilir ve bu sayede fiziksel, zihinsel ve psişik acılardan kurtulabilir” demiş.
Yoga uygulamasının amacı mutluluk. Mutluluğu için yoginin yapması gereken ilk ve en basit şey bütün doğal ihtiyaçlarının dengeli şekilde karşılanmasına özen göstermek. Mümkünse tüm yoga pratiği, insanın kişisel arzu, tercih, zevk ve hobilerini dikkate alan basit ama güzel, rahat, hoş koşullarda yapılmalı. Kendisini ilhamlı, mutlu ruh halinde tutmak yoginin temelde önemli görevlerinden biri. Bu, herhangi yapay otohipnoz anlamına gelmez. Yoginin sadece kendi mutluluğuna ve diğerlerinin mutluluğuna eşit özenle bakması gerekir. Çünkü yalnızca mutlu insan bir başkasını mutlu edebilir. Bencilliğin kendini sevmek değil, kendine hastalıklı bağlılık, kendini mutlaklaştırmak, başkalarının arzu, ihtiyaç, yararlarını ve mutluluğunu ihlal ederek kendi arzu ve hedeflerini tatmin etmek, başkalarını kendi zevk ve çıkarları için kaynak olarak kullanmak olduğunu söyledim ve tekrar söyleyeceğim. Kendini sevmek mutlak gerekli şey. Komşuyu kendini gibi sevmek için kendini sevmek gerekir. Başka türlü başarılmaz. Ve kendini sevmek, sağlığa, mutluluğa, arzuların yerine getirilmesine özen göstermek demek. Bu başkalarının pahasına olmamalı ve yoginin zamanının ve çabasının yalnızca bir bölümünü almalı, ama etkinliğinin ana yönü ise, iyiliği ve mutluluğu için doğal olarak sorumlu olduğu insanlara, yani akrabalarına, arkadaşlarına, vatandaşlarına özenle bakmak.
“Yogi zihinsel faaliyetini düzenleyince, bencil arzularından kurtulup sevgiye ulaşınca, artık aydınlanma düzeyinde uygulamaya devam ettiğini zannedilir. Lambanın alevi yelsiz yerde eşit olarak yandığı gibi aydınlanmanın bu aşamasındaki yogi her zaman sevgi duygusu üzerine meditasyon halinde kalıp bunun kendi gerçek benliğinin duygusu olduğunu görür” demiş.
Sevgi duygusu üzerine meditasyon bilincin bu duyguyla kalmasını sağlayan sevgi duygularına dikkati kaydırma uygulaması. Tabii ki bu uygulama ancak yoginin sevgi duygusu varsa mümkün. Bu duyguya yapay neden olamaz. Yogi kalbinde her ruhun orjinal gerçek özü olan sevgiyi yeniden canlandırınca bu pratik uygulanır. Hepimiz farklı derecelerde bencillikle kaplı oduğumuz için, bir insanın yoga uygulamaya başladığı ilk gününden sevgi duygusu üzerine meditasyon yapmaya hazır olduğu seviyeye yükselmesinin ne kadar süreceğini bilmek imkansız. Ama bu uygulama unsuru o kadar etkili ki ona mümkün olan en kısa sürede başlamayı tavsiye ederim. Yani diğer uygulama öğelerinin sonucu olarak sevgi duygunuz geliştirir geliştirmez onun üzerine meditasyon yapabilirsiniz. Aslında insanların büyük bir yüzdesi için kalpteki bencilsiz sevgi duygusu tamamen yabancı bir şey değil. Yoga uygulamasından önce bile bu duyguyu genellikle çok tanıyan insanlar var. Bu yüzden uygulamanın ilk günlerinden itibaren bunun üzerine meditasyon yapabilirler. Doğal, zahmetsiz olmalı. Sadece dikkatinizi kolayca ona kaydırarak mümkün olduğu kadar uzun süre bilincinizi bu duyguyla bırakırsınız.
“Yogi bu mükemmellik aşamasına ulaşınca zihni artık bencillikten etkilenmez. Kalp temizliği sayesinde gerçek benliğini görme yeteneği kazanır, ve bu onun için neşe ve mutluluk kaynağı olur. Sürekli haz deneyimleyip sonsuz mutluluk halindedir. Gerçek ebedi özü olarak bu sevgi deneyimine sahip olan yogi bu deneyim üzerine meditasyon yapmayı asla bırakmaz, çünkü bu tattan daha yüksek bir şey yoktur. Böyle insan büyük sorunlar karşısında bile mutluluk halini kaybetmez. İşte gerçek özgürlük budur” demiş.
Bağımlılık ve özgürlük ömür koşulları değil bilinç halleri.
“Ömür halleri yogiyi meditasyondan çıkardığında yogi bunu fark eder etmez tekrar meditasyona dönmelidir” demiş.
Sevgi duygusu üzerine meditasyon hiçbir zahmet gerektirmeyen tamamen doğal uygulama. Bilincimiz kendisini çeken şeye kendiliğinden çekilir. Sevgi duygusu üzerine meditasyonun tadı olası bütün tatların en lezzetli tadı. Ve bu sayede sürekli böyle meditasyonda kalmak neredeyse hiç zahmet gerektirmez. Bu yüzden bir aşamada sevgi duygusu üzerine meditasyon yoginin hem fiziksel hem de zihinsel bütün faaliyetleri sırasında desteklenen sürekli uygulaması haline gelir. Ama bazı kritik ömür halleri yogiyi meditasyondan çıkarabilir. Yogi bunu fark eder etmez yoginin dikkatini kolayca sevgi duygusuna kaydırması tavsiye edilir.
“Sevgi duygusu üzerine meditasyon yogiyi mutluluğun zirvesine getirir. Niteliksel kimliğinin sevgi yani mutlak üst doğası olduğunu fark eder. Böylece insan bencillikten tamamen arınır ve hayat hizmetinde en yüksek, mükemmel sevgi mutluluğunu elde eder. Mükemmel yogi Beni tüm canlıların kalbinde görür, tüm canlıları da Benim ayrılmaz parçaları olarak görür. Aslında aydınlanmış insan Beni her yerde görür. Beni her şeyde ve her şeyi Bende gören, Beni asla kaybetmez ve Benim için asla kaybolmaz. Her koşulda sevgi halinde kalan böyle yogi Bende kalır. Bütün varlıkların gerçek eşitliğini görene mükemmel yogi denir” demiş.
Arjun “Şu an tarif ettiğin uygulama bana yapılamaz geliyor, çünkü zihnim tek bir duyguya odaklanamayacak kadar oynak. Zihnim huzursuz ve çılgın. Zihnimi meditasyon yapmaya zorlamanın rüzgarı ehlileştirmekten daha zor olması bana geliyor” demiş.
Krışna “Zihni zorlamak son derece zordur. Ama yoga pratiği zihni zorlamaksız kontrol eder. Sevgi duygusu üzerine meditasyonu konuşurken de bu pratiğin zihni değil kalbi kullandığını söylemeliyiz” demiş.
Arjun “Krışna'm, yoga uygulayan ama sonra bencilliğin cazibesine yenik düşünce pes etmiş talihsiz yoginin akıbeti ne? Böyle insan hem aydınlanmaya ulaşamadı hem de bencil hedeflerine ulaşmak için pek çok fırsatı kaybetti. Düştüğü durum en kötü değil mi? Bu şüphe bana acı veriyor” demiş.
Krışna “İyilik yapan, hiçbir şey kaybetmez. Sonraki enkarnasyonunda yine yoga yoluna dönecek ve önceki hayatında bıraktığı seviyeden uygulamaya devam eder. O zaman mükemmel aydınlanmaya ulaşır. Başarısız yogi olmak bile en başarılı bencil egoist olmaktan çok iyidir. Bu yüzden her koşulda yogi ol, Arjun'um” demiş.
İnsanın yoga pratiği yoluyla elde ettiği en küçük kazanç bile insanın kaybedilemeyecek tek gerçek zenginliği. Sonraki ömre bilinç halinden başka hiçbir şeyi yanımızda alamayız. Hem de mevcut ömürde aydınlanma ve mutluluğun bütün dolgunluğuna ulaşmadan pratiğini bırakmış yogi yine de bir miktar daha yüksek aydınlanma ve mutluluğa yükseldi. Ve bu, bencil faaliyetlerdeki herhangi bir başarıdan çok daha değerli.
“Ve bütün yogilerden Benimle kişisel ilişki geliştirip Benimle karşılıklı sevgi alışverişinden zevk alan biri en yüksek aydınlanma derecesine erişmiştir. Fikrim budur” demiş.
Tanrı İle İlişkiler
“Yoga pratiği yoluyla Benimle doğrudan bağlantı kurup Beni anlayıp ve Benimle kişisel ilişkiler kurabilirsin. Binlerce insandan sadece biri mükemmelliği arar, mükemmelliğe ulaşmış binlerce insandan sadece biri Beni gerçekten anlar” demiş.
Mükemmelliği arayan öğrenci bu Bagavad-gita ifadesini okuyunca bunun çok zor olduğunu düşünüp ellerini indirebilir. Ama bu sözün anlamı başka hiçbir şey değil yalnızca doğru yoga uygulamasının kolay, sistematik ve garantili şekilde yogiyi mükemmellik haline getirmesi ve doğru uygulamayı öğrenmenin çok çok nadir bir şans olması. Ve okuyucularımı o kadar nadir şansları için tebrik etmekten mutluyum.
“Benimle bağlantı, var olan her şeyin kaynağı ve temeli ile bağlantıdır. Suyun tadıyım. Güneş'in ve Ay'ın ışığıyım. Sevginin kaynağıyım. İnsanın yeteneğiyim. Bütün canlıların ömrüyüm. Bilgelerin bilgeliğiyim. İlhamlıların ilhamıyım. Güçlülerin gücüyüm. Her yerdekilerin hepsine mutluluk dileğiyim. Ama bencilliğin yanılmaya uğrattığı bu dünya Beni görmez. Bencilliğin etkisinin üstesinden gelmek inanılmaz derecede zordur. Ama Benimle bağlantı kuran, bencilliğin gücünden kolayca çıkar” demiş.
Yoga, Tanrı ile doğrudan bağlantı kurar. Yoga olmadan bencilliğin etkisinin üstesinden gelmek inanılmaz derecede zor, ama yoga araçlarını kullanarak bencillikten kurtulmak çok kolay.
“Krizdekiler, mutluluğu arayanlar, meraklılar, mutlak gerçeği anlamaya çalışanlar olmak üzere dört tip insan yoga yoluna girer. Bu yola girmiş, Beni sevmiş ve Benimle sevgi dolu kişisel ilişki kurmuş insan için çok değerliyim. Bu insan Benim için de çok değerlidir. Beni anlayanın her şeyde Benim gibi olduğunu zannederim. Yoga uygulaması bütün sebeplerin sebebi olduğumu görmeyi insana açar. İnsan elde etmek istediği şeyleri nasıl elde ederse etsin bunların tek kaynağı Benim. Ama Beni elde etmek yalnızca Bana olan sevgiyle mümkündür. İnsanlar sadece onları Benden ayıran bencillikleri yüzünden Beni görmezler. Geçmişte olmuş her şeyi, şu an olan her şeyi, gelecekte de olacak her şeyi bilirim. Hem de bütün canlıların bütün duygu ve düşüncelerini bilirim. Ama Bana olan sevgileri yüzünden hayatıma aldıklarımdan başka kimse Beni tanımaz” demiş.
Yoga pratiği yoluyla kurulan Tanrı ile kişisel ilişki genellikle insanın yoga yoluna girerken peşinden koştuğu amaç değil. Genelde insan bu imkanı hatta bilmez. Ama yalnızca yogi Tanrı ile ilişkiler kurunca temeli bu ilişkilerde olan kendi ilkel özünü görmeye başlar. Ve bunun Tanrı ile ilişki kurma değil bencillikten hastalanıp Tanrı'dan ayrılmadan önceki orijinal halinin geri dönmesi olduğunu fark eder. Tanrı ile ilişkinin dışında ruh gerçek ebedi kimliğini belirleyemez.
Bu fikri size yakın olan basit bir benzetmeyle açıklayayım. Değerli okuyucum, örneğin mevcut enkarnasyonda anneniz babanızın oğlu, karınızın kocası, çocuklarınızın annesi ya da babası, işyerinizin mensubu, ülkenizin vatandaşısınız. İşte kimsiniz. Ama anne babanız, eşiniz, çocuklarınız, meslektaşlarınız ve yurttaşlarınızla olan ilişkilerin dışındaki siz kimsiniz? Tanınmayan birisiniz. Bütün bu ilişkileriniz sizden ayrılırsa, neler yapacaksınız? Bilinmeyen şeyler. Tıpkı bu gibi Tanrı ile ilişkisinin dışındaki ruhun kim olduğu da bilinmez. Tanrı ile ilişkisinin dışındaki tüm özdeşleşmeleri geçici. Yalnızca mevcut enkarnasyonunuzdaki geçici ilişki ve koşullara aittir. Ebediyetteki kim olduğunuzu bilmiyorsunuz. Ebediyetteki yapmanızı bilmiyorsunuz. Ebediyetteki istemenizi, hayal etmenizi, arzu etmenizi bilmiyorsunuz. Kendinizi ebedi ruh olarak tanımıyorsunuz. Bütün bunlar yalnızca Tanrı ile ilişki içinde anlanabilir, çünkü Tanrı'nın ebedi hayatının ayrılmaz ebedi parçasısınız. Ve yoga, Tanrı ile olan ebedi ilişkinizi yeniden kurmanız için size gerekli araçları sağlar.
Değerli okuyucum, kendilerini özdeşleşmelerinin ilişkilere dayandığını reddedenlerden biriyseniz ve kendinizi özdeşleşmeniz yalnızca marjinal bireyci olarak tanımlanabilirse, bu sadece bencillik derecenizi gösterir. Bencillikten muaf ruh Tanrı'nın hayatının aktif katılımcısı. Böyle ruh sevgi dünyasında Tanrı ve diğer ruhlarla olan ebedi ilişkilerinde gerçekleşen sevgiyle sonsuzca dolu. Yoga bütünleştirmedir. İlk adımlarda yoga bizi mevcut geçici gerçekliğimize uyumlu şekilde bütünleştirir, ve bu görev başarıyla tamamlanınca bizi ebedi gerçekliğe bütünleştirir. Bütünleştirme sosyalleştirme içerir. Doğru yoga pratiği kimseyi marjinal bireyci bırakmaz.
Tanrı’yı Düşünmek
Arjun “Ruh ne? Karma ne? Bencillik dünyası ne? Tanrı Kim? Tanrı'ya dönme nasıl yapılır? Lütfen bana bunu anlatır mısın” demiş.
Krışna “Ruh ebedi canlı varlıktır. Karma, ruhun gelecekteki bedenlerini, koşullarını, durumlarını ve kaderini belirleyen bencil faaliyetlerinin sonuçları. Bencillik dünyası bencillik hastaları için hastanedir. Tanrı Ben'im. İnsanın Bana geri dönüşü, doğasını alt (bencil) doğasından, Benim doğamdan farklı olmayan üst doğasına (sevgi doğasına) değiştirmesiyle yapılır. Bunu yapmış olanların hepsi Bana geri döndü. Bu gerçektir. İnsan mevcut ömrü içinde ne bilinç halini geliştirdiyse, bu bilince karşılık olacak sonraki bedeninde aynı bilinç halinden başlar. Bu yüzden Benimle ve sevgi ve bencilsizlik doğamla sürekli teması sürdürürsen Bana geri dönersin. Benimle ve sevgi ve bencilsizlik doğamla sürekli teması sürdürüp alt (bencil) doğasıyla herhangi bir teması bırakan, şüphesiz Bana geri döner” demiş.
Aşağıda Tanrı’yı düşünmek yoga yöntemi anlatılır. Ek yöntem olarak uygun, doğal olarak ilham verdiği insanlara tavsiye edilir.
“Evrenin kaynağı olan her yerde hazır, ilkel şahıs olarak Beni düşün. En küçüklerden daha küçük biri ve en büyüklerden daha büyük biri olarak Beni düşün. Bütün Yaratılışı sürdüren olarak Beni düşün. Bencillikle ve tüm tezahürleriyle hiçbir ilgisi olmayan biri olarak Beni düşünün. Anlaşılmaz gizem olarak Beni düşün, Güneş gibi parlayan şahıs olan evrensel ilke olarak Beni düşün” demiş.
Bu bölümün geri kalanının çağdaş okuyucu için pratik bir önemi yok ve hedefi yalnızca yoga ilkelerinin o zamanın insanlarının batıl kavramlarına uygun olmasının, çünkü aksi takdirde yoga ilkeleri o zamanın insanları tarafından kabul edilmezdi.
Bütün Bilimler Padişahı
“Yoga bütün bilimler padişahı, gizemlerin en sırrıdır. Yoga en saf bilimdir. İnsana ebedi özünün doğrudan canlı algısını verir. Yoga ebedidir, uygulaması doğal, kolay, hoş ve sevinçlidir. Yoga uygulamayan insan bencil mutluluğun kırıntılarının peşinde sonsuz doğumlar ve ölümler döngüsünde mücadele etmeye devam eder. Ana yoga aracı sevgi, mutluluk ve güzellik doğamı içeren sestir” demiş.
Ana yoga aracı mantra. Mantra, yoginin temas kurmayı amaçladığı nesnenin doğrudan içinde bulunduğu ses. Görevimiz sevgi ve mutluluğun kaynağıyla temas kurmak, çünkü sevgi ve mutluluk elde etmek niyetimizin olduğu şeyler. Birkaç on yıl önce bakti yogası ekolünde aldığım mantra, uygulamamın ilk günlerinden itibaren sevgi, mutluluk ve güzellik kaynağıyla doğrudan bağlantı işlevini yerine getirmek ve kalbimi, zihnimi ve hatta bedenimi mutluluğun tadıyla ve hayatın en yüce güzelliğinden ilham almanın tadıyla doldurmak mükemmel kabiliyetini bana gösterdi. Onlarca yıldır bu mantrayı uygulamak beni her gün yeni aydınlanma seviyesine yükseltiyor. Öğrenmenin bu aşamasında size bu aracı veriyorum. İşte tavsiye ettiğim mahamantra adlı mantra şu: "Hare Krışna / Hare Krışna / Krışna Krışna / Hare Hare / Hare Rama / Hare Rama / Rama Rama / Hare Hare". Hare kelimesi sevgiye hitap. Krışna kelimesi sınırsız ilhamın ve bütün zevk tatlarının kaynağı olan en yüksek hayat güzelliğine hitap. Rama kelimesi sevinç ve mutluluk kaynağına hitap. Bu mantranın çevirisi şu: "Tanrı'nın sevgisi, lütfen kalbimi kendinle doldur. Tanrı'm, lütfen beni ilham, üstün keyif, sevinç ve mutlulukla doldur ve bana bugün hayata nasıl hizmet edeyim diye anlayış ver."
Mantra yüksek sesle veya zihinsel olarak söylenebilir, rahat zaman ve rahat yerde herhangi bir melodiye yüksek sesle veya zihinsel olarak da şarkı söylenebilir. Mantrayı kullanmak için sert kurallar yok. Sadece her gün bu uygulama için biraz zaman ayırmak tavsiye edilir. Biz alçakgönüllü haldeyken mantra bize en etkili bağlantıyı sağlar. Bu yüzden her sefer bu uygulamaya başlamadan önce kendimizi alçakgönüllü hale getirirsek iyi olur. Alçakgönüllülük hali aşağılanma hali değil. Bilakis bu hal en özüne yeten ve en heybetli kalp hali.
Bana gelince mantra uygulamam için günde yaklaşık iki saatimi harcarım ve bunu onlarca yıldır yaparım.
“Sevgiyim. İyiliğin gücüyüm. Barış ve uyumum. Evrenin babası, annesi ve desteğiyim. Tüm bilimsel araştırmaların konusuyum. Hedef ve koruyucuyum, kaynak ve tanığım, sığınak ve en yakın dostum. Ölümsüzlüğüm. Ne yaparsan yap, ne yersen ye, nasıl dinlenirsen dinlen ve nasıl eğlenirsen eğlen, her zaman her şeyi öyle yap ki her süreç seni Bana bağlasın. Herkesi eşit derecede severim, ama yalnızca yoga pratiği yoluyla üst doğalarını (sevgi doğasını) canlandırmış ve Benim gibi olmuş olanları hayatıma içeri bırakırım. İnsan yoga uygulamasıyla varlığımdan elde ettiği niteliklerime erişimi Benden kazanır. Varoluşu Benim gözlerim aracılığıyla görmek yeteneğini Benden alır” demiş.
Arjun “Krışna'm, aydınlanmış yogiler bana Senin Tanrı olduğunu söylüyordular. Ama onlara inanmıyordum. Ve şimdi Kendin bunu söylüyorsun. Lütfen Kendinden bahsetsen. Konunda bir şeyler duymaya büyük tutku hissediyorum” demiş.
Krışna “O kadar çok niteliğim vardır. Ben sana onlardan birkaçını anlatacağım, diğerleri ise yoga pratiği ile zamanla sana açacaktır. Her canlının kalbindeyim. Yaratıcıyım. Her şeyin başı, ortası ve sonuyum. Gök cisimlerinden Ben parlayan Güneş'im. Canlı varlıkların bilinciyim. Rezervuarlardan Ben okyanusum. Seslerden Ben mantrayım. Ben zamanım. Bilimlerden Ben yogayım. Ben gerçeğe götüren kanıtım. Kadınlardan Ben Sevgi, İyilik, Sabır, Amaçlılık, Zafer, Kısmet, Hafıza ve Güzelliğim. Mevsimlerden Ben çiçek açan baharım. Yengiyim. Macerayım. Haksızlığı durdurmak araçlarından Ben cezayım. Ben yenik çıkan iyiliğim. Gizemin sessizliğiyim. Bensiz hiçbir varlık var olamaz. Bu dünyadaki büyüleyici, güzel ve görkemli her şey sadece Şahsımın aksidir” demiş.
Yogik Görme
Arjun “Dünyadaki en iyi şeyler Senin niteliklerinin yayılmasıysa evrenin harikalarında nasıl tezahür ettiğini görmek istiyorum” demiş.
Krışna “Bak. Görmek istediğin her şeyi görebileceğin yogik gormeyi sana veriyorum. Hem evrendeki herhangi bir yeri, fenomeni, varlığı veya şeyi, hem de ilginizi çeken her şeyin geçmişini, geleceğini ve Benimle nasıl baglandığını görebiliyorsun” demiş.
İlgisini çeken her şeye bakmaya başlayan Arjun “Görüyorum ki şu anda arasında bulunduğumuz iki ordunun savaşının sonucunda galip çıkacağım. Bu gerçek mi halüsinasyon mi?” demiş.
Krışna “Bu gerçektir. Her iki tarafta sen ve kardeşlerinden başka bütün askerler bu savaşta ölecek” demiş.
Arjun “Hare Krışna / Hare Krışna / Krışna Krışna / Hare Hare / Hare Rama / Hare Rama / Rama Rama / Hare Hare mantrasının seslerini duyuyor ve bunların dünyayı bayram ettirdiğini görüyorum. Bu sesler tüm sakinlerini Sana çekiyor. Aydınlanmış yogiler onlardan inanılmaz mutluluk yaşıyorlar. Yalnızca dehşet duyan şeytanlar farklı yönlere koşuyor. Olmak gereken bu. Görüyorum ki evrenin yurdusun. Bütün sebeplerin sebebi olan ve bu dünyanın dışında olan tükenmez kaynaksın. Her şeyi bilirsin. Herkes Seni anlamaya ister. Seninle bağlantısı olmayan hiçbir şey yok. Ama çok az insan bunun farkında. Senin bütün aydınlanmış yogilerin hocası ve rehberi olduğunu görüyorum. İnanılmaz güzelliğe sahip bir insana benzesen de gerçekten Tanrısın” demiş.
Bakti Yogası
Arjun “Hayattaki her şeyin Seninle nasıl bağlantılı olduğunu görüp Sana olan sevgiyle hayata hizmet eden yogiler mi yoksa Senin şahsına ilgileri olmayıp hayata hizmet eden yogiler mi en iyi yogiler” diye sormuş.
Krışna “Hayattaki her şeyin Benimle nasıl bağlantılı olduğunu görüp Bana olan sevgiyle hayata hizmet eden yogilerin aydınlanmasını en mükemmel bulurum. Fakat etrafındaki herkesin iyiliğine özen gösteren ve herkese kendilerine kadar iyi davranan, ama Benim şahsıma ilgileri olmayan yogiler bunlardan hiç kötü değil sadece Benimle ilişkiden yoksundurlar, bu yüzden hayata bütünleşmeleri eksiktir. Bu durum uzun sürmez, çünkü mutluluk dolu olma arzusu onları Benimle ebedi ilişkilerini yeniden kurmaya motive eder” demiş.
Bu Bagavad-gita ifadesi Tanrı'nın herkesin iyiliğine özenle bakan ve herkese kendilerine kadar iyi davranan ateistleri aynı suretle yapan teistlerden kötü bulmadığını gösterir.
“Şimdi sana bakti yogasından bahsedeceğim. Bakti yogilerinin sıradan yogilerden farkısı bunların en başından beri Benimle ebedi kişisel ilişkileri yeniden kurmayı amaçlamaları. Bakti yogası Tanrı’yı düşünmek gibi uygulamalara odaklanır. Bakti yogası hayata hizmetteki bencilsiz faaliyetleri Bana hizmet olarak yorumlar. Bakti yogası bencil faaliyetlerden vazgeçmeyi Benim uğruma fedakarlık olarak yorumlar. Benim ile sevgi arasında hiçbir fark olmadığını gören bakti yogileri sevgi duygusu üzerine meditasyonu Benim şahsım üzerine meditasyon olarak gözü ile bakarlar. Bakti yogisi kimseyi kıskanmaz ve bütün canlıları sever. Sahiplenme içgüdüsü ve genel olarak bencilliği yoktur. Bakti yogisi mutlu ve Benimle olan ilişkisine ve Bana olan sevgisine odaklanmıştır. Elbette buna karşılıklı karşılık veririm” demiş.
Bakti yogası uygulaması, önceki Bagavad-gita bölümlerinde açıklanan uygulamalardan şekil olarak farklı değil. Tek özelliği, en başından insanı Tanrı ile olan ebedi ilişkisini yeniden kurmaya motive etmesidir. Böylece Tanrı'yı sevmek bakti yogisinin uygulamasının en başından beri kendisi için belirleyip daima odakta tuttuğu hedef.
“Bakti yogisi, başkalarının mutluluğuna özen gösterenlere değer verdiğimi bilir ve bu yüzden Benimle kişisel ilişki kurmak amacıyla dikkatimi çekmek için bunu yapar. Bakti yogisi, bağımsız, özüne yeten, becerikli, mutlu ve bencilsiz insanlara değer verdiğimi bilip bu yüzden yoga pratiği yoluyla bu nitelikleri geliştirir. Bakti yogisinin en yüksek amacı Benim mutluluğumdur, ve Ben buna karşılıklı karşılık veririm” demiş.
Doğa Ve Bilinç
Arjun “Prakrıtının (doğa) ve puruşanın (bencillikle kirlenmemiş bilinç) ne olduğunu ve bilmenin ve bilme nesnesinin ne olduğunu anlamak istiyorum” demiş.
Yogik görme deneyimi almış Arjun anlamaya şimdi çalıştığı şeyleri doğrudan gördü. Ve hocasının bu konuda kendisine yardım etmesini ister. Uygulamanın bir aşamasında her yogi prakrıtı ve puruşayı yogik algı deneyimi alır, ve doğru uygulaması bu deneyimi doğru anlamasına bağlı. Hem de yogi bilginin ve öğrenme nesnesinin hiç de önceden düşündüğü gibi olmadığını görmeye başlar.
Bütün öz farketmek sistemi varoluşun iki yönü olan puruşa ve prakrıtıyı anlamak. Purusha hayatın bilinçli yönü, yüksek bilinç, ruh. Prakrıtı ise doğa dediğimiz şey. Yoga pratiği bu iki yönün himayesinde uygulanır. Bir yandan yogi orijinal, bencillikle kirlenmemiş bilincini canlandırır, diğer yandan faaliyetleri doğa alanında kendiliğinden yapılır. Bu yüzden uygulamamızda kullandığımız "Hare Krışna / Hare Krışna / Krışna Krışna / Hare Hare / Hare Rama / Hare Rama / Rama Rama / Hare Hare" mantrası Hare kelimesiyle yani sevgiye, Tanrı doğasına hitapla başlayıp sonra Tanrı'nın Kendisine hitap (Krışna, Rama) içerir. Yogi her zaman hem doğa yani prakrıtı hem de purusha yani Tanrı ile temas halinde. Etkileşimde bulunduğu iki eşit gerçeklik bunlar.
Hem Tanrı'nın hem de O'nun doğasının başlangıcı yok. Böylece ruhun ilkel, ebedi konumu her zaman Doğa Annenin elinde, her zaman yogada yani Tanrı'nın bilinciyle bağlantıda. Aydınlanmış ruhun mükemmelliği bu. Ama aydınlanmamış halinde ruhun konumu kusurlu. Neden? Çünkü bencillikle kaplı. Bencillik ne? Hayat bütünlüğünden, doğada bulunup, ama kaynağıyla bağlantısını göremediğimiz de öyle bir kopukluk.
Yoga ne? Hizmet. Hizmet, özüne yeterliliğin tezahürü. Özüne yeterlilik tamlıktır. Bu yüzden Tanrı herkese hizmet eder, çünkü mutluluğunu başkalarıyla paylaştığında sevinç duyar. Bu yüzden O'na Rama yani sevindiren denir. Hizmet, karşılıklı vermektir. Yalnızca faaliyetlerinden ilham alanlar, mutlu olanlar bu halde olabilirler. Hizmet, yaratıcılıktır. Bu süreçte hayatımız bağımlı olmaktan çıkar. Eksiklik modundan tamlık moduna geçer. Bencil bağlılıklarımız, korkularımız, çeşitli klişelerimiz, tüm bunlar ölü bir kabuk gibi bizden uzaklaşmaya başlar. Fışkıran hayatta ölü, işe yaramaz hiçbir şey tutunamaz. Yogi aydınlanmaya ulaşınca Tanrı ile yakın ve güçlü ilişkiyle birleşir, çünkü benzerleri benzerleriyle ayrılmaz birlikte doğal olarak birleşir.
Bilinç doğadan daima farklı, ama doğada daima cisimlenir. Aydınlanma sürecinin bir aşamasında yogi doğaya bağımlı olmaktan çıkıp kendisini yüksek bilinçle özdeşleştirir, kendisinin ruh olduğunun farkına varır. Bunun olunca yoği doğaya, hayata gerçekten hizmet edip özen gösterip destek verebilir. Çünkü hizmet etmek imkanı yalnızca bağımsız halde var, bağımlı halde yalnızca yaltaklanmak imkanı var. O zaman yogi nesnel vizyona sahip olur, başkalarıyla ilişkilerinde önyargısız hale gelir. Böyle yoginin ikiliği, beklentileri ve hayal kırıklıkları olmaz. O zaman yogi, Tanrı'nın O'na bağlı olan herkese ve her şeye hizmetinde, sorumluluğunda Tanrı'ya yardım edebilir.
Yoga, hayatın bizden ne istediğini hissetme yeteneği. Yoga halinde olup olmadığımızın ana belirtisi ilham enerjimizin olup olmaması. İlham, özünde vahiy ile eş anlamlı. Biz başkalarına faydalı, hayata faydalı olunca ömrümüze mutluluğumuz gelir. Yoga pratiği vahye dayanır, insanın faaliyet alanı insana Tanrı'dan açılmalı. Ama vahiy yoksa, yoga da yok. Bu yüden faaliyetlerimize başlamadan önce her gün mantramızı kullanırız, yani sevgi ve vahiy için dua ederiz. "Tanrı'nın sevgisi, lütfen kalbimi kendinle doldur. Tanrı'm, lütfen beni ilham, üstün keyif, sevinç ve mutlulukla doldur ve bana bugün hayata nasıl hizmet edeyim diye anlayış ver" diye dua ederiz.
Bundan sonra Bagavad-gita “bilmek” kavramını şöyle tanımlar: bilmek bilgi biriktirmek değil, insanın kendisi için belirlediği hedeflere ulaşabileceği nitelikleri, becerileri ve yetenekleri edinmek. Ve bu bilme yoga pratiği ile elde edilir.
Ardından Krışna “Ve şimdi sana ebediyet tadına varacağın bilme nesnesini anlatacağım. Bu, başlangıcı olmayan, sebep ve sonuç yasasına uymayan ve bu dünyanın varlığını sağlayan, Benim doğam olan sevgidir. Bu, en yüksek gerçektir, ve bu, dünyadaki bütün canlıların kalbinde uyku halinde bulunur. Bu, bilme, bilme nesnesi ve bilme amacıdır. Bu yüzden tek mükemmel bilme yöntemi yoga pratiğidir” demiş.
Alt Doğanın Üç Hali
“Aydınlanmaya ulaşmış olan, Benimkiyle aynı olan üst doğasını yeniden canlandırmıştır. Böyle insan artık bencillik dünyasında doğmaz. Ama bu dünyada yaşadığı sürece, bu dünyanın alt doğasının nasıl düzenlendiğini anlaması gerekir” demiş.
Yogi, üst doğasını canlandırıp mükemmelliğe ulaşınca şimdi alt doğayı anlama ihtiyacı duyar, çünkü alt doğa tarafından yönetilen bu bencillik dünyasında sürekli olarak karşılaştığı şey bu. Bu dünyada yaşayan yogi bu dünyanın nasıl çalıştığını anlamalı. Yalnızca o zaman aydınlanmamış insanlarla düzgün şekilde etkileşime girip bunlar için en faydalı olabilir. Yoga pratiği, yoginin önce kendisinin içinde ışığı açtığını ve karanlık için etkilenmez hale geldiğini içer. Bu yüzden yetiştirme ve eğitim insana aydınlanma sağlamakla başlanmalı. Ve yalnızca bundan sonra insan bencil ortamda mümkün olduğunca başarılı ve faydalı olmak için bu aydınlanmamış dünyada nasıl yaşamayı öğretilmeli. Bu tür eğitim ve yetiştirme, bir gencin yaklaşık 25 yaşında eğitimini tamamlayınca zaten hem aydınlanmış hem de bütün mesleki, sosyal ve diğer becerilerde eğitilmiş olması için düzenlenmeli. Ve başlanmanın gerektiği şey aydınlanma. Bagavad-gita'nın alt doğayı öğretmeye yalnızca 14. bölümde, yani yalnızca aydınlanma ile ilgili her şeyi öğretmeyi bitirdikten sonra başlamasının sebebi bu.
“Alt doğanın fazilet, ihtiras ve cehalet olmak üzere üç hali vardır. Ebedi ruh bencillik hastası olunca bu üç halle etkilenir. Fazilet hali diğer hallerden daha saftır ve insanı aydınlatır. Bu haldekiler zeki ve neşelidirler” demiş.
Alt doğanın halleri ruh kaplayan bencillik tabakasının halleri. Fazilet hali, diğerleri kadar kalın ve kesif değil. Bu tür bencillik katmanının altından dışarıya bir dereceye kadar ruhun orijinal ebedi nitelikleri, sevgi nitelikleri parıldar. Yani diyebiliriz ki fazilet hali insanı aydınlatır değil, açılmasına aydınlanma denilen ruh ışığını o kadar kesifçe örtmez. Aydınlanma bencillikten kurtuluş. İnsan ne kadar az bencilse, o kadar aydınlanmış. Buna göre ruh kaplayan bencillik tabakası ne kadar daha küçük, ince ve şeffafsa, ruh, aydınlanmış insanın niteliklerine o kadar benzer nitelikler sergiler. Fazilet halindeki bencillik tabakası bu gibi tabaka.
“İhtiras haline sonsuz bencil arzular ve açgözlülük özgüdür. Bu yüzden ihtiras hali insanı bencil faaliyetlere dahil eder. Cehalet veya karanlık hali insanı yanılsamaya tutsak tutar. Etkisi altında insan aptal ve tembeldir. Fazilet hali neşeyi, ihtiras hali bencil faaliyetleri teşvik eder ve cehalet hali deliliğe yol açar. Bazen fazilet hali insanı hakimiyet altına almaya, ihtirası ve cehaletini yenmeye başlar. Bazen ihtiras hali cehalete ve fazilite galip gelir, bazen de cehalet hali yener. Böylece alt doğanın halleri arasında sürekli üstünlük mücadelesi vardır. İnsanda fazilet hali hakim olmaya başlayınca insan akıllı hale gelir. İhtiras halinin etkisi artınca insan güçlü bencil bağlılık belirtileri gösterir ve zenginliğin peşine koşmaya dalar, bencil hedeflerine ulaşmak için aşırı çaba gösterir, zevk için doyumsuz ihtiras hisseder. Cehaletin baskın etkisi altında olan insan kayıtsız, karamsar, depresif ve ahmak hale gelir” demiş.
Gerçekten yoga pratiği insana alt doğanın hallerini, alt doğanın hallerinin etkileşimlerini ve alt doğanın hallerinin bu dünyanın hayatındaki farklı süreçlerin nasıl nedeni haline geldiklerini görmeyi verir. Burada Bagavad-gita tarafından sağlanan bilgiler, görmediği bir şey hakkında yogiyi bilgilendirmek için değil, dikkatini hayatın bu alanına çekmek ve bununla uğraşmayı öğrenmeye teşvik etmek için.
“Fazilet hali insanı aydınlanmaya yaklaştıran iyi işler yapmaya motive eder. İhtiras halindeki faaliyetler insana acı verir. Cehalet halindeki faaliyetler insanı akıldan mahrum eder. Fazilet hali bilmeyi üretir, ihtiras hali açgözlülüğü alevlendirir ve cehalet halinde insan delirir.
Canlılar Benim ebedi parçacıklarımdır. Bu dünyada bencillikleri onları ayırır. Onlar bencillik hastası olunca yanılsamalarına karşı çetin savaşmak zorunda kalırlar. Bu dünyada canlı varlık, havanın kokular transfer etmesi gibi, hayat hakkındaki fikirlerini transfer eder. Bir bedeni alıp, bir başkasını almak için bunu terk eder” demiş.
Canlılar önceki enkarnasyonlarını hatırlamasa da, geçmişte oluşmuş hayat fikirleri yanlarında kalır.
“Aydınlanmamış insanlar, ruhun bedenini nasıl terk ettiğini ve bencillikle büyülenmesi yüzünden gelecekte nasıl yine bencil mutluluğa ulaşmaya çalıştığını görmezler. Ama aydınlanmış yogi bütün bunları açıkça görür. Üst doğasını canlandırmış herkesin bu görmesi var. Bencilliğin etkisi altındakiler anlamaya çalışsalar da olup biteni anlayamazlar. Aydınlanmış yogi, bu dünyanın karanlığını dağıtan Güneş'in parlaklığının Ben'den geldiğini, Ay'ın ve ateşin ışığının de Ben'den geldiğini görür. Gezegenleri yerçekimi ile yörüngede tutarım. Tüm canlıların bedenlerindeki sindirim ateşiyim. Benden hafıza, anlayış ve unutkanlık gelir. Bencillik hastası ve sağlıklı olmak üzere iki tür canlı vardır. Bencillik hastalarının bedenleri değişir, sağlıklıların bedenleri ebedidir. Крім цих двох типів, є Я, джерело обох. Benimle bağlantı kurmak, hayatı dolu dolu yaşamanın tek yoludur” demiş.
İlahi ve Şeytani Şahıslar
“Korkusuzluk, yoga uygulamak eğilimi, hayırseverlik, sadelik, şiddeti ve sömürüyü dışlayan faaliyetler, dürüstlük, şefkat, huzur, bütün canlılar için merhamet, cömertlik, nezaket ve sevecenlik, tevazu, kararlılık, amaçlılık, affetme eğilimi, sebat, saflık, açgözlülüğün, hasedin ve şan arzusunun eksikliği ilahi doğalı insanların nitelikleridir. Gurur, mağrurluk, kibir, öfkelilik, kabalık ve cehalet şeytani doğalı insanların nitelikleridir. İlahi nitelikler insanı özgürlüğe götürür, şeytani nitelikler insanı köleliğe mahkum eder” demiş.
Sana ilahi nitelikleri sıraladım, şimdi de şeytanların niteliklerini dinle. Şeytani doğalı insanlar ne yapmanın değer olduğunu ve ne yapmanın değe olmadığını bilmezler. Ne saflık ne namus ne dürüstlük ile karakterize edilirler. Bu dünyanın Yaratıcısı ve temeli olmadığına, bu dünyayla ilgilenen Tanrı'nın olmadığına inanırlar. Dünyanın tesadüfen oluştuğuna, varlığının tesadüflere dayanarak sürdüğüne, canlıların yaratıcısının onları cinsel ilişki yoluyla yaratan ebeveynleri olduğuna inanırlar. Buna emin, akıldan yoksun ve kendilerini kaybetmiş olan şeytanlar, dünyayı felakete götüren yıkıcı faaliyetlerde bulunurlar.
Şeytani insanların Tanrı ile bağlantısı olmamasına ve bu nedenle O'nun var olmadığına inanmalarına rağmen, şeytani hedeflerine ulaşmak için sıklıkla dini kullanırlar.
“Doyumsuz şehvetlerine hoş gören, kibir, kendini beğenmişlik ve şöhret düşkünlüğü ile sarhoş olan şeytanlar, yanılsamaya kapılarak ve geçici şeylerle büyülenerek kapılarak kirli işlerini yaparlar. İnsan ömrünün temel anlamının başkaları sömürerek zevk almak olduğuna inanırlar. Böylece korkular ve endişeler, şehvet ve öfke bunlara sonsuzca musallat olurlar. Pek çok bencil arzuların ağına dolanmış halde şeytanlar bütün haram usullerle gerçekleşmesine ulaşmaya çalışırlar. Şeytan “Bugün iyi bir kar elde ettim ve planlarım gerçekleşince daha da fazlasını elde edeceğim. Bu, düşmanımdı, ve bunu öldürdüm. Diğerlerini de aynı akıbet bekler. Her şeyin sahibiyim. Diğer canlıların hepsi arzularımı tatmin etmek için kaynaktır. Mükemmelliğe ulaştım, güç ve egemenlik kazandım. En zengin olan benim. Dünyada benden daha güçlü kimse yoktur” der. Böylece bu insanlar kendi cehaletlerinin kurbanı olur ve popülerlik kazanmak için gösterişli hayırlar yapar, ama gerçerten de hayatı cehenneme çevirir” demiş.
Dünya Görüşünün Çeşitleri
“Bencillik hastası olan ruhu etkileyen alt doğanın haline göre dünya görüşü fazilet tipi, ihtiras tipi ve cehalet tipi olmak üzere üç tip olabilir. Alt doğanın hallerinden birinin etkisi altında olan insanın uygun bir tür dünya görüşü var. İnsanın dünya görüşünün doğası alt doğanın hangi hallerinin insanı etkilediği ile belirlenir. Fazilet halindekiler herkesin ortak iyiliğini hedefleyen ilerici fikirlere bağlı kalırlar. İhtiras halindekilerin şeytani görüşleri var. Ve cahil insanlar hurafelerle doludur.
Farklı insanlar tarafından tercih edilen yiyeceklerin bile alt doğanın hallerine göre üç türü var. Aynısı davranış, konuşma, düşünce ve sadaka için de geçerlidir. Fazilet halindekilerin tercih ettiği yiyecekler, ömrü uzatır, bilinci aydınlar, sağlıklıdır, faydalıdır, güç, mutluluk ve hoşnutluk verir. Sulu, yumuşak ve kalbe hoştur. Fazla acı, fazla ekşi, fazla tuzlu, fazla baharatlı, fazla kuru ve fazla sıcak yiyecekler ihtiras halindekiler tarafından sevilir. Bu tür yiyecekler acı, ıstırap ve hastalık kaynağıdır. Yemeye uygun olmayan yapay yiyecekler cehalet halindekiler için lezzetlidir.
Fazilet halindekiler doğrudan, içten ve dostça davranırlar. Konuşmaları doğrudur, hoştur, iyiliğe yöneliktir ve hiç kimseyi endişelendirmez. Düşünceleri mantıklı ve mutludur. Kibirli davranış ya da insanlardan şeref, saygı, otorite, hürmet elde etmek için gösterişli davranış ihtiras halindekilere özgüdür. Aptalca ve zararlı davranış cehalet halindekilerin davranışıdır.
Herhangi bir ayrıcalık beklemeden insanlara iyilik yapmayı samimi istekle yapılan sadaka fazilet halindeki sadakadır. Bencil amaçlarla yapılan sadaka ihtiras halindeki sadakadır. Ve zarar veren sadaka cehalet halinde yapılan sadakadır” demiş.
Bilgelik ile Sevgi
Arjun “Gerçek feragat ne?” diye sormuş.
Yogiler hakkında bir şey duymuş herkes yogiler feragat uygularlar bilir. Arjun'un daha önce gördüğü bütün yogiler dünyadan feragat eden münzevilerdi. Ama şimdi tüm yoga talimatlarını aldığına göre, aslında yoga ilkelerinden biri olan feragat ilkesinin gerçekten başka bir anlama gelmesi gerektiğini anlar. Arjun yoga öğretilmesini istediğinde dünyadan feragat etmek istenmesini bekledi. En başından beri, kendisine çözümsüz gelen krize düştüğünde tam olarak istediği buydu. İnsan kendisine çözümsüz gelen krize düştüğünde ya intihar etmekle ya da dünyadan feragat etmekle bu krizden kaçmak ister. Arjun, Krışna ile konuşmasının başında, dünyadan feragat etmeye hazır olduğundan birkaç kez bahsetti, ama yoganın ömür sorunlarından kaçmayı değil ömür sorunlarını çözmeyi öğrettiği ortaya çıktı.
Krışna “Feragat bencil faaliyetlerden feragat etmek anlamına gelir. Hayırseverlikten feragat etmek asla gerekmez. Üç tür feragar vardır. İnsan aile ve toplum sorumluluğunun doğal olarak gerektirdiği bencilsiz faaliyetlerden feragat etmemelidir. Yanılsamaya düşerek bu faaliyetlerini durdurursa, buna cehaletteki feragat denir. Ya şunu fazla zor bularak ya da korkarak hayata karşı doğal sorumluluğuna uygun olarak bencilsiz faaliyetlerden feragat ederse, buna ihtirastaki feragat denir. Bu feragat, yozlaşmasına ve gerilemesine yol açar. İnsanın hayattaki doğal rollerine göre yapması gereken her şeyi bencil olmadan yapması fazilet halindeki feragattır, ve bu bencillikten kurtarır. Fazilet halindeki bilge insan bu gibi feragatta bulunur ve çevresindeki herkesin yararına korkusuzca ve özveriyle hareket eder. Bencillikten feragat etmemiş insan bencil faaliyetlerinin sonuçları olan karma ile sürekli olarak karşı karşıya kalır. Bencillikten feragat etmiş olanlar bencil faaliyetlerin sonuçlarını almazlar çünkü bu tür faaliyetlerde bulunmazlar.
Alt doğanın üç hali üç tür görme, üç tür faaliyet ve üç tür faaliyet edeni doğdurur. Farklı canlıların çeşitliliğine rağmen hepsinin ortak özlerini yani ebedi ruhlar olduğunu algı veren görme, fazilet halindeki görmedir. Farklı canlıların evrensel özlerini görmeden farklı doğaları olduğu görme ihtiras halindeki görmedir. Ve cehalet halindeki görme insanı sanki önemli tek bir tür faaliyete gibi tek bir tür faaliyete bağlayan, kapsamının çok dar, sınırlı alanı dışında gerçeği algı vermeyen görmedir.
Bencil bağlılıklara dayanmayan doğal bencilsiz faaliyetler fazilet halindeki faaliyetlerdir. Muazzam çaba gerektiren, bencil arzuların yerine getirilmesini amaçlayan ve bencillik tarafından dikte edilen faaliyetler ihtiras halindeki faaliyetlerdir. Bilme ve anlayıştan yoksun, yanılsama halindeki bilinçsiz faaliyetler veya canlılara acı çektiren şiddet içeren faaliyetler cehalet halindeki faaliyetlerdir. Hayatın kendisine verdiği görevleri bencilsizce yapan, büyük kararlılık ve ilhamla hareket eden, başarısızlıklardan hayal kırıklığına uğramayan insan fazilet halinde hareket eder. Faaliyetlere ve sonuçlarına hastalıklı şekilde bağlı, bencil arzularla motive olan açgözlü ve kindar insan ihtiras halinde bulunur. Faydasız işlere dalan, inatçı ve hilekâr, başkalarını aşağılayan, tembel ve karamsar insan cehalet halinde bulunur.
Neler iyi, neler kötü, nelerden sakınmak değer, nelerden sakınmak değer değil, neler köleleştirir, neler özgürleştirir belirleyebilen zihin fazilet halindeki zihindir. İyiyi kötüden ayırt edemeyen zihin ihtiras halinde bulunur. Zararlıyı faydalı, faydalıyı zararlı bulan zihin cehalet halindeki zihindir.
Sarsılmaz olan ve insanı yoga pratiğinde maksatlı yapan kararlılık fazilet halindeki kararlılıktır. İnsanı dinin ve bencil faaliyetlerin meyvelerini aramaya motive eden kararlılık ihtiras haline aittir. İnsanı korkudan, depresyon, bunalımdan ve yanılsamadan kurtaramayan kararlılık ise cehalet halinden kaynaklanan, sağduyudan yoksun kararlılıktır.
İlk başta zehir gibi görünen ama sonunda bal haline gelen, insanın kendi farkındalığına uyandığı duruma faziletteki mutluluk denir. İlk başta bal gibi görünen ama sonunda zehir olduğu ortaya çıkan mutluluk, ihtiras halindeki mutluluktur. İnsanı kör eden, başta ve sonda yanıltıcı olan, tembellik ve kuruntuların yarattığı, mutluluk ise cehalet halindeki mutluluktur.
Bu dünyadaki bütün aydınlanmamış canlılar alt doğanın üç halinden etkilenir. İnsanların hal ve nitelikleri hangi faaliyetleri yapmalarının en iyi olduğunu gösterir. Huzurlu, nefsine hakim, zühd, saflık, sabır, dürüstlük ve hikmet sahibi olanlar iyi hoca olabilirler. Kahraman, güçlü, kararlı, varışlı, çevik, cesur, cömert olan ve yönetmeyi bilenler iyi hükümdar olabilir. İnsan tarımda, ticarette, ekonomide ve finansta üstün yetenekliyse iyi iş adamı olur. Fiziksel olarak çalışmayı ve başkalarına yardım etmeyi sevenler iyi işçi olabilirler.
Herkes, doğasına uyan faaliyetlerde bulunmakla aydınlanmaya ulaşabilir. Şimdi bunun yapılmasını sana anlatacağım. Herkes, doğasına uyan faaliyetlerde bulunmayı yoga pratiğinin bir parçası haline getirerek aydınlanmaya ulaşabilir. Doğana uyan faaliyetlerde kusurlu şekilde bulunman doğana uymayn faaliyetlerde kusursuz şekilde bulunmandan daha iyidir” demiş.
Soru şu olabilir, doğamıza uymayan, ancak kusursuz şekilde yaptığımız işi yapmamızın nesi yanlış? Çok çalışır ve denersek, doğamıza uymayan bir işi kusursuz şekilde yapmayı öğrenebiliriz, ama böyle işi yaparak kendimizi yerimizde hissetmeyiz, tükeniriz, kendimizi rahatsız, doğalsız hissederiz, ve böyle işi yapmaya uzun süre devam edemeyız. Üstelik aydınlanma yönünde ilerlemeyiz. Doğamıza uygun faaliyetler bizim için kolay, bize en büyük zevki verir, bunun için ücretimizin ödenmesi kesilirse bile bunu yaparız, çünkü bu bizim için bir iş değil, yaratıcı potansiyelimizi gerçekleştirmemizin, yeteneğimizi göstermemizin tadını çıkarmamızın bir yolu. Böyle işten dinlenmek istemeyiz çünkü böyle iş zaten en iyi dinlenme. Sonuçta dinlenmek tembellik etmek değil, sevdiğimiz işi yapmak.
“Alevin dumanı olduğu gibi herhangi bir işin bir kusuru vardır. Hiç kimse doğal sorumluluğuna giren işlerden, ne kadar kusurları olursa olsun, vazgeçmemelidir. Kendini bencil bağlılıklardan ve çıkar arayışından kurtarmış bencillikten ve karmadan özgür yaşar. Beni olduğum gibi anlamayı öğrenmek yalnızca yoga pratiğinin geliştirdiği sevgiyle mümkündür. Bunu yapmış herkes Benim diyarımda, yani sevgi dünyasında yaşar. Bencillik dünyasında çeşitli becilsiz faaliyetlerde bulunmaya devam eden böyle insan aslında artık burada değil, ebedi evinde Benimle beraber yaşar. Kalbinin sana yapmanı söylediklerini yap. Bilgelik ve sevgi aynıdır. Sadece sevginin seni motive ettiklerini yap” demiş.
Arjun “Şimdi kalbim bana savaşmamı söylüyor. Sevgi ve bilgelik beni savaşa itiyor” demiş.